Üzerine söylenebilecek ‘yeni bir şey’ olmayacağı için kısaca anlatıp kapatacağım bahsi.
•
Kafkasya’nın bir köyünden ‘esircilerin’ eline düşen küçük bir kızdır Dilber. Zayıf, çelimsiz, yalnız bir kız.
•
Sayfalar ilerledikçe Dilber’de aileden aileye, coğrafyadan coğrafyaya göç edip duracaktır.
Söz gelimi ‘bir memur’ halayığı da olacaktır, bir ‘konak’ halayığı da.
•
Bu geçişlerin son durağı ise Mısır ve bir aşk macerasıdır.
•
Samipaşazade Sezai baba konağındaki kişisel gözlemlerinden fazlasıyla yararlanıyor aslında kitabını yazarken. O da bir paşa çocuğu nihayetinde.
•
Evet, eser devrin yaygın kurumu ‘tutsaklık-kölelik’ anlayışına bir başkaldırı olmasına rağmen uygulama konusunda cesur adımları getiremediği için realizmini kaybediyor belki de.
•
Her şeye rağmen bir mesajı var Sezai’nin.
‘Ticaretin insanla yapılanı’, ‘sosyal sınıflar arası dengesizlik’, ‘konak hayatı’ gibi birçok konuya parmak basmasıyla takdir edilesi naçizane.