Bir kişi düşünün ki Mülkiye'den mezun olmuş ve önünde kaymakam ve sonra vali olmak imkanı varken Diyanet İşleri Başkanlığı'na mütercim olarak giriyor. Bir kişi düşünün ki ülkede islami hassasiyete sahip ilk muhafazakar gazeteleri çıkarıyor. Bir kişi düşünün ki ülkede çok az dini yayınevi varken yayınevinde bastığı islam klasikleriyle milletimizin maneviyatına hizmet ediyor. Şule Yüksel Şenler'e gazetesinde yazdıran ve onun bu vesileyle tanınıp memleketteki müslüman hanımların başörtüsüne ilgi göstermesinde pay sahibi olan odur, Şenler'e Huzur Sokağı'nı da o yazdırmış ve gazetede teffrika olarak yayınlamıştır. Bugün dahi 80 yaşına merdiven dayadığı halde hem de ücret almadan yazdığı köşe yazılarında hakiki anlamda müslümanlara emr-i maruf ve nehy-i münkerde bulunan tek yazardır. Çok hizmeti vardır, Allah ondan razı olsun ve büyük ecirlerle mükafatlandırsın.
Köşeyazılarından çok istifade etmişimdir ve gerek bu yazılar ve gerekse yayınevinin yayınladığı islam klasikleri fikriyatımı biçimlendirmiştir, kendimi bu ülkenin sıradan bir vatandaşı ve bir müslüman olarak ona borçlu hissederim. Mehmet Şevket beyin iki başka önemli yönü de islami kesime yönelik özeleştiriler getirebilmesi ve ayrıca kültür ve sanat anlamında islami zevkin muhafazakar kesimde yerleşmesine sa'y etmesidir. Doğru itikadın ve islami hassasiyetlere uygun bir yaşam sürdürmenin her zaman sağlam bir savunucusu olan onun yazılarında kimi zaman kahve veya çay içme adabını, kedi beslemek veya kuşlara yem atmak gibi küçük iyiliklerin önemini okur, çoğu zaman zaman geçmiş kültürümüzden izler görür ve her zaman eleştirel yaklaşımına bakarak kendinize çeki düzen verme fırsatı bulursunuz.
Mehmet Şevket bey bir yönüyle daha önemlidir benim için... Eski kültür ve medeniyetimize bir dereceye kadar vakıf bir kişi olarak ömrümde sadece dört Osmanlı Türk'ü gördüm, biri İstanbul'da 2004-2005'te bir kaç kez arkasında namaz kıldığım ve bir cuma günü vaazını dinlediğim 55 yaşlarında bir imam, bir diğeri Adana'da 2008 başında bir gün arkasında üç vakit kılıp kendisiyle iki çift laf ettiğim Bosnalı Salih Efendi camiinin imamı, üçüncüsü vefatı dolayısıyla kendisiyle tanışamadığım şeyh Muzaffer Ozak Hz ve dördüncüsü de Mehmet Şevket beydir. Onlar kendilerini biliyorlar mıydı bilmiyorum ama ben onları tanımıştım. Halen de aklıma geldikleri zaman sanki geçmiş medeniyetimiz ve gerek erbab-ı kalem gerekse erbab-ı seyf tüm temsilcilerini düşünmek bana manen kuvvet verir.
İnşaallah Mehmet Şevket beyin köşe yazılarından seçmeler daha büyük bir hacimle neşredilir ve sadece bizler değil sonraki nesiller de feyz alma imkanı bulurlar. Cenab-ı Allah ona daha nice hizmetler nasip etsin. Amin.