Fabrika Ayarlarımızın Ne Kadar Uzağındayız? (2)
İnsanın Fabrika Ayarları (İFA), üç kitaptan oluşan bir bütün aslında. İlk kitap, “Beden”, özellikle hareket etme ve beslenme düzeni konularında kaleme alınmış. İkinci kitapta, ilişkilerimiz ve stres yönetimi, üçüncü kitapta sınırları aşmak üzerine bilgiler verilmiş.
Serinin ikinci kitabında öncelikle bir insan için olumlu ve zengin sosyal ilişkilerin önemi, detaylarıyla sunuluyor. Bu konuda çok sayıda alt başlık sıralanmış. Her şeyden önemlisi, insan sosyal bir varlık, diğer insanlar olmazsa veya daha doğru ifadeyle diğer insanlarla iyi bir iletişimimiz, olumlu ilişkilerimiz olmazsa yaşam kalitemiz düşüyor, ömrümüz kısalıyor.
“… sosyal bağlanma ve diğer insanlarla duygusal ilişkiler kurma konusunda, beynimizden salgılanan oksitosin hormonunun etkileri halk arasında meşhur olacak kadar bilinir hale geldi. Normalde süt salgılanması ve doğum gibi olaylarda ‘kasların istemsiz olarak kasılmasını’ yöneten bir hormonun, aynı zamanda birbiri ile olumlu ilişkiler kuran, duygusal olarak yakınlaşan insanların beyninde de salgılanıyor olması, ilginç bir bağlantılar dizisini de işaret ediyor… Bir başka insanla samimi sohbetler ettiğinizde, tokalaştığınızda, beraber bir şeyler başardığınızda, aynen doğum yahut orgazm anlarında olduğu gibi, beyindeki oksitosin salgısında önemli miktarda bir artış oluyor. Bu da “biyolojik olarak” bizi birbirimize bağlayan en önemli etkenlerden birisi haline geliyor.” (s. 22)
İyilik yapmanın insanlara özgü bir davranış olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz: “İyi olmak için insan olmaya gerek yoktur. İyilik, sosyal canlılar için vazgeçilmez temel ayarlardan birisidir. Evet, insan olabilmenin ön şartlarından birisidir iyi olmak. Fakat diğer canlılardan farklı olarak ‘doğasına aykırı davranışlar’ sergileyebilen insanlar, bu biyolojik ihtiyaç ve kurgularını sıklıkla ‘unuturlar’ ve bu nedenle ‘hatırlatmalara’ ihtiyaç duyabilirler. İşte bütün geleneksel öğretiler, masallar, söylenceler, efsaneler, inançlar ve dinler insana bu özelliklerini hatırlatma işlevini değişik şekillerde yürütürler.” (s. 93) Bu noktada insanı diğer canlılardan ayıran noktalar olduğu da vurgulanıyor: “İnsanın yardımseverliği başka boyutlara da genişleyebiliyor. Hayvanları, ağaçları yahut sanat eserlerini korumak için canlarını tehlikeye atan insanlar duyduğumuzda fazla şaşırmıyoruz. Çünkü insanın zihinsel kapsayıcılığı, uygun şartlar sağlanmışsa evreni içine alabilecek kadar genişleyebilme potansiyeli taşıyor. Öte yandan bunların tamamen zıddına, yıkıcılığı ve gaddarlığı sınır tanımayan bir türe dönüşebilme potansiyeli de taşıyoruz.” (s. 96)
Kitabın ilk yarısında, ilişkilerimizin bir parçası olarak, mizahın gelişmiş beyinlerin işi olması, kadın ve erkek arasında komiklik farkları, olumsuz deneyimlerin gelişime etkisi, sosyal medyanın etkileri gibi birçok başlıkta aydınlatıcı bilgiler sıralanıyor.
Kalan kısım ise düşük stresli bir yaşamın faziletlerine ayrılmış (s. 117 vd.). Stres, modern çağın ve modern insanın en önemli sorunları arasında en başlarda yer alan bir kavram. Canan hoca, konuyla bağlantılı olarak “anda” kalmanın değerini anlatıyor sayfalarca: “şu anda” olarak olasılıkları daha duru bir zihinle, kendi zanlarımız ve endişelerimiz dışında değerlendirebiliriz. Daha anlaşılır -ve kültürümüze uygun- bir tâbirle söylersek, işin içine “nefsimizi” ve “endişelerimizi” katmadan karar alma noktasına çok daha fazla yaklaşabiliriz. Her bir ânın farkında olarak yaşamaya devam ettikçe “kaderimizin direksiyonu” da bizim elimizde olur. Sürüş kabiliyetimiz ve mevcut “yol durumu” çerçevesinde, direksiyonu istediğimiz yöne çevirebiliriz. Bu anlayışı içselleştirebildiğimizde, “kaderimiz” için endişelenmek yerine elimizden gelen işe başlayabilme cesaretine de zamanla daha fazla temas edebiliriz. (s. 145)
Kitapta, stresi yönetme becerisi kazanma adına bazı basit egzersizler de ihmal edilmemiş. (s. 182 vd.) Bu egzersizler neden önemli sorusuna da hocanın cevabı şu şekilde: “Bu tip çalışmaların faydası, sadece bazı ilginç duyumlarımızın oluşmasıyla sınırlı değildir. Farkındalık egzersizleri sürekli ve düzenli olarak tekrarlandıklarında beynimizin, özellikle de ön beynimizin yoğunlaşma, dikkat ve dikkati sürdürme devrelerinde kalıcı değişikliklerin ve etkinlik artışının olmasını sağlar. Bu da gün içinde yaptığımız işlere dikkatimizi doğru şekilde verme, dikkatimizi bir iş üzerinde yeterince sürdürme konusundaki yetkinliğimizi artırır. Ayrıca bu egzersizler, kapasitesi oldukça dar olan bilinçli zihnimizin kapasitesini de artırarak günlük olaylara daha serinkanlı ve daha geniş açılı bakmamıza yardımcı olurlar.” (s. 188)
Meraklıları için:
Yazarın şahsi web adresi (sinancanan.net) ve ayrıca (acikbeyin.com) adresi önemli.
Konu hakkında yazarla yapılmış bir söyleşi için bkz.: bit.ly/3B0L4e8
İyi Okumalar!