Düşünmenin Göğüsten Bilindiği Bir Zamana Özlemle : Akhilleus'un Öfkesi...
Amerikalı Romancı Madeline Miller'in 2011'de yayınlanan ve Orange Ödülü'ne layık bulunan ilk romanı Akhilleus'un Şarkısı, konusunu Antik Yunan'dan almıştır. Tarihin en ünlü savaşlarından Troya Savaşı'nın anlatıldığı İlyada Destanı'ndan yola çıkan yazarın, Akhilleus'un Şarkısı'nı yazması Troya Savaşı gibi on yıl sürmüştür. Yazar bu sırada Yunanca ve Latince öğretmekle meşguldür ve romanında o günleri adeta yeniden yaşatır.
Bugün, "Epik şiirin en ünlü örneği nedir?" diye sorulsa kuşkusuz herkesin aklına ilk olarak Homeros'un İlayda Destanı ve ardından Odysseia Destanı gelecektir. Epikle ilgilenmeyen, mitoloji temeli olmayan okurların dahi beyaz perdeden bildiği bu hikâyelerin günümüze kadar korunabilen kalıntılarına baktığımızda pek çok sorunla karşılaşırız...
İlyada Destanı, "Söyle tanrıça, Peleusoğlu Akhilleus'un öfkesini söyle" dizesiyle, bir öfke ile başlar ve Troya Kralı Priamos'un oğlu Hector'un ölüm töreni ile son bulur. Troya Savaşı'nın yalnız 51 gününü kapsayan ve 16.000 dizeden oluşan İlyada Destanı'na ne yazık ki Troya Savaşını tam anlamıyla yansıtıyor diyemeyiz. Savaş zaten başlamış ve sürmektedir, Paris ve Helene aynı yatakta uyumakta ve Agamemnon'un Akhilleus ile iktidar yarışı devam etmektedir. İlyada'ya farklı bir isim ararsak, olay örgüsü ve teması bakımından "Akhilleus'un Öfkesi" demek zannımca daha doğrudur. Yüzyıllardır şekil değiştiren bu destanın aslını bilemediğimiz için isim öneri cüretimin mazur görüleceğine eminim. İlyada'da karakterlerin soy bağları, savaşın nedenleri ve gelgitleri, tanrıça, tanrı ve tanrısoyluların savaşın seyrindeki ağırlıklarıyla, İlyada sadece bir sahnedir; başını ve sonunu bilmediğimiz bir sahne. Eğer Hollywood yapımı bir Troya filmi, ya da ilgili Netflix dizisi izlemediyseniz Tahta At savaş taktiğini bile bilemez ve anlam veremediğiniz bu yarım savaşın yanıtını Odysseia'da ararsınız. Odysseia sizi bir nebze aydınlatır ama yine boşluklar olacaktır ve bilme isteği sizi Antik Yunan Trajedileri ile buluşturur çünkü yanıtlar seçkisi Eshilos, Sophokles ve Euripides'in eserlerindedir.
Akhilleus'un Şarkısı'nı iki türlü okumak mümkündür. İlki Homeros'un destanlarını okuyup, mitolojik alt yapıyla konuyu zaten bilip, yeni bir anlatıcıdan dinlemek isteyerek yapılan okumadır. İkincisi ise henüz genç yaşlardaki okurların epik gelenekle tanışmadan, modern bir edebi örnek üzerinden İlyada Destanı'nı okumasıdır. Her ikisinin de çok lezzetli olacağını ve sevildiği takdirde matruşka bebekler gibi doğurdukça yepyeni kitaplar doğuracağını içtenlikle söyleyebilirim.
İlyada Destanı'nda anlatılanlar ve isim sorunundan yola çıkarak, bu destana "Akhilleus'un Öfkesi" dememle Madeline Miller'in çıkış noktasının da aynı olduğunu kitaba başlar başlamaz görebilirsiniz. Hikâye Akhilleus'un hikâyesidir, hatta Akhilleus'un Şarkısı adeta bir Akhilleus biyografisidir. Destanla uyum içinde ilerleyen roman, sevgi, dostluk ya da eşcinsel birliktelik olarak nitelenen Akhilleus ve Patroklos etrafında şekillenmiştir. Patroklos, Akhilleus'un hayatının en önemli insanıdır demek asla abartı olmaz ve bu Şarkı ya da Öfke, Patroklos uğruna söylenmiş ve neticede bir kentin çöküşüne sebep olmuştur.
Miller'in kitabı hem çıkış noktası, hem bakış açısıyla nefis bir anlatı hediye ediyor günümüz okuruna.Epik tüm saflığıyla, gerçekçiliğiyle bizi doğaya geri döndürür. Unutulmamalı ki İlyada Destanı, sadece bir epik şiir örneği değildir: İstanbul'un Fethi'nden, Birinci Dünya Savaşı'na, hatta günümüze dek bitmeyen bir kinin tohumudur. Bugün ne Hector'un öcünü alan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ne de Agamemnon Zırhlısı ile o köhne zihniyeti devam ettiren emperyalist güçleri göz ardı edebiliriz. Ülkemizde çok kıymetli çevirmen Azra Erhat ve şair A. Kadir'in aslına uygun yaptığı İlyada ve Odysseia çevirileri Anadolu insanlarına verilmiş en güzel hediyelerdendir. Öyle sanıyorum ki Miller de öğrencilerine mitolojiyi sevdirmek, epik okurken karşılaşılan güçlükleri önlemek adına daha kolaylaştırılmış bir okuma sunuyor epiği romanlaştırarak.
Kahramanlık hikâyelerini seven, mitolojiye ilgi duyan ya da temkinli yaklaşan genç, yaşsız her okuru bu maceraya davet ediyorum. İlyada'dan sonra yeni bir bakış açısı kazanabilir ya da çok korkulan mitolojiye girmek için güzel bir başlangıç yapabilirsiniz. Ve mutlaka ama mutlaka bu toprakların ozanı Homeros'u okuyalım ve Miller'le de yâd edelim.
Biricik Akhilleus'un çok sevdiğim sözleriyle:
"Bir zamanlar düşünürdü göğsümde yüreğim..."
(Homeros- İlyada, XIX -330)
Keyifli Okumalar!