YEMENLİLERDEN, ABBASİ VE IRAK TÜRKMENLERİNE DAİR TARİHİ NOTLAR
1183 yılının başlarında Hac vazifesini yerine getirmek için Endülüs’ten yola çıkan ve 8-9 ay gibi bir süre Mekke’de ikamet eden İbni Cübeyr, bölgede Müslüman toprakları dolaştıktan sonra 1185’in ortalarına doğru Granada’ya döner. Türkiye’de hayli geç fark edilen seyahatname türündeki bu eserde, müellifin resmi tarihçilerden farklı şekilde dönemle ilgili bilgiler vermesi dikkat çekiyor. Kaleme aldıkları günlükten ziyade mühim tarihi bilgilerde muhteva etmektedir. Günümüz İspanya topraklarından maceralı şekilde yolculuğuna çıkan Cübeyr kimi Akdeniz adalarında azınlık durumunda olan Müslümanları da not ederken, buralardaki esir pazarlarında gördüğü ve satılığa çıkarılan köleleştirilmiş Müslümanlardan da bahsetmektedir. Mekke’nin yanı sıra Irak, Suriye ve Mısır gibi bölge topraklarını da dolaşan İbni Cübeyr’in profili dindar ve samimi bir Müslüman olduğu izlenimi vermektedir. Hac vazifesi esnasında ve aylarca kaldığı Mekke’de gördüklerini sıradışı ve tarafsız şekilde anlatan Cübeyr, Yemenlilere epey sayfa ayırdığı dikkat çekiyor. Yemenlilerin her ne kadar yanlış-doğru şekilde namaz kıldıklarını söylese de, yine onların esasında samimi Müslümanlar olduklarını ve duaları herkesten daha güzel yaptıklarını söylemektedir. Yine Yemenliler dolayısıyla Yemenli tüccarlar Mekke’nin can suyudur ve hayati önem taşımaktadırlar. Kimi Mekkeliler onların gelişini de gidişini de dualarla yapmaktadırlar. Her zaman ticaret yapmazlar elbette, hayırda da Yemenliler öndedir. Öte yandan çöl eşkıyalarının tek korkuları, şüphesiz eli sopalı Yemenlilerdir. İbni Cübeyr, günümüzde kimi zaman olduğu gibi o dönemde de Hac esnasında yaşanılan izdihamdan da bahsetmektedir. Böyle bir trajediye şahitlik eder ve birkaç kişi hayatını kaybederken ağır yaralananlar da olur. Verdiği bilgiler aslında gerçekçi dururken, zihinlerdeki resmi tarih bilgileriyle de çelişmektedir. Halifeden, Horasan ve Irak Türklerinden bahseden İbni Cübeyr Selçuklulardan da söz etmektedir. Müellif, döneme dair İslam mezheplerine dair gözlemlerini de not etmiştir. Mezhepler konusunda keskin görüşü yoktur ve sadece gördüklerini aktarmaktadır. Edebi bir metin gibi de duran eserin ufuk açıcı olduğunu da söyleyebiliriz.