Tarih Bilinci Ve Yansımaları...
Bir toplumda ve onu tamamlayan, şekillendiren bireylerde; tarih bilinci oluşmadan, mevcut şartların değerlendirilmesi, geçmiş ile kıyaslama yapılması, geleceğin öngörülmesi noksan ve aldatıcı olacaktır.
Elbette ki, tarih bilincinin de beslenip bir kıvama gelmesi için; bilim, mantık, hukuk, sosyoloji, psikoloji, davranış bilimleri, arkeoloji, antropoloji, sanat, edebiyat gibi alanlardan da bilgi ve deneyim birikimine sahip olmak gerekir.
İlber Ortaylı hocamız; işte bize bu alandaki ihtiyaçlarımızı tedarik edecek, yazılı içerikler sunmaya devam ediyor. 339 sayfalık eserde, 50 başlık altında; yakın tarihte gerçekleşen olayların, arka planını, gerekçelerini, sonuçlarını, topluma yansımalarını, herkesin anlayabileceği bir dil ve metodolojiyle yazılı anlatıma çevirmiş durumda.
Hep şu örnek verilir; daha dün meydana gelen trafik kazasının on görgü tanığı da kazanın oluş şeklini farklı anlatabiliyorsa, yıllar önce yaşanmış ve anbean görüntü kaydı yapılmamış tarihi olayların yazılı aktarımının doğru olduğuna nasıl ve neden güveneceğiz? Üstelik insanlar inanç, ideoloji, etnik kimlik, sosyal misyon olarak tayfalara ayrıldığı bir dünya düzeninde, kimin, hangi tarihi gözlem ve değerlendirmesine güveneceğiz?
Elbette bu endişe, çekince, soru ve sorgular yerindedir. Tarihi olayları; bir laboratuvara alıp “doğru mu, yanlış mı” diye test edemeyiz. Matematiksel verilerle tartamayız. Fakat unutmamak gerekir ki; Sosyal bilimler de belirli literatür, terminoloji ve metodolojisi, kurallarına göre yürütülürse, bilimsel bir disiplin olarak kabul edilir.
Bir yurttaş, okur ve bilim sevdalısı olana düşen ise; aynı olayı, farklı kaynaklardan gözlemleyip; kendi kanaatini de katarak bir çıkarımda bulunmaktır. Her bilimsel disiplinin kendine has yorum şekilleri vardır. Hukuk felsefesi ve sosyolojisi birikimi olmayanın; sav, savunma ve hüküm kurması noksan olacağı gibi, Tarih felsefesinden yoksun bir tarihsel yorum da bağımlı/yanlı ve yanıltıcı olacaktır.
Aynı tarihi olayları, farklı ve benzer anlatanlarla da karşılaştık. İlber Ortaylı Hocamızın anlatımları; politik bir tatmin, ısmarlama bir yorum, magazinsel bir tartışma yaratacak içerik barındırmıyor. Bilimsel, edebi ve diplomatik bir üslupla yazılmış. Tatmin olmayanlar, başka eserlerle de karşılaştırabilir.
Bir alanın hakkını vermek; önce kendini bilmek, yetiştirmek ve haddini bilmekten geçer. “Aman yanlış anlaşılır” diye tarihi bir olayı gizlemek/çarpıtmak bizleri yanıltacağı gibi, “politika ve inanç eksenli ısmarlama tarihi yorumlar” da bizi geçmişimizden ve gerçeklerden koparır.
Tarihi anlatımlara ilgi duymayabiliriz. Okurken sıkılabiliriz. Ama tedavi için bize verilen acı ilacı içmemiz gerektiği gibi, tarihi geçmişe ilgisiz kalamayız. Bunun cezasını ve acısını; yaş ilerledikçe hissediyor insan.
Bilim, felsefe, tarih, sanat, edebiyat, hukuk ve sosyoloji alanlarından; bir akademisyen yoğunluğunda olmasa da her yurttaşın; yerel ve evrensel bütünlüğün bir parçası olabilmesi için istifade etmesi önerilir. Verimli okumalar dilerim.