Sevgisiyle ve icraatlarıyla halkı kendisine dost bilmiş. Protokolü halk ile arasında soğuk bir duvar olarak addedip bundan kaçınmış. Kendisiyle görüşmek isteyenler, randevusuz ve izinsiz odasına girebiliyormuş. Kitaptaki şu olay beni güldürdü:
Merakımı Gidermek İçin Geldim
“… Erzincan’a aynı yıl gelmiş, büyük acıları (deprem gibi) ve birçok evinci (Taşyol ve Başpınar Köprüsü gibi) beraber yaşamıştık.
Tirajlı bir dergimiz için onunla randevulaşmış, sabahın yedisinde Erzincan Valiliğindeki makam odasında röportaj yapmıştım. Mesai saati başladığında bizim görüşmemiz hâlâ bitmemişti.
Çat kapı giren bir vatandaşa yer gösteren Valimiz, ona çay ikram ettikten sonra nasıl yardımcı olabileceğini sormuştu.
— Benim sizinle bir işim yoktur. Televizyonlarda hep görürdüm kapısını çalmadan makama girilen vali diyorlar. Kars’tan gelip İstanbul’a gidiyorum. Hakikaten dedikleri gibi misiniz? Merakımı gidermek için geldim, deyince misafirin cevabı karşısında gözlerinden yaşlar akana kadar kahkahayla gülmüştü. (Fevzi Sarıçiçek, Önsöz Gazetesi 9 Eylül 2003)”
İşte bu satırlar, ne kadar da sevecen ve halkın içinden bir insan olduğunu göstermektedir. Keşke hayatta olsaydı da siyasetçilere siyaset dersi verebilseydi. YAZICIOĞLU, siyasi konulardan çok icraatlarıyla ilgilenmiştir. Zaman kaybetmenin hoş olmadığını düşünmüş ve ona göre hareket etmiştir.