Roman, bir böcek bilimcinin röportaj sırasında tanıştığı Clarence ile arkadaşlarının, dünyayı ileriki yıllarda tehdit edecek erkek nüfusu fazlalığına (çoğunluğun erkek çocuk sahibi olmak istemesi nedeniyle) ve erkek çocuk doğumunun fazlalaşmasını sağlayan biyolojik ilaçlara( skarabe baklası vb.)karşı verdiği savaşı anlatır.
Böcek bilimci anılarını anlatırken ilkgençlik yıllarından beri kız evlat sahibi olmak istediğinden bahseder. Béatrice, Clarence ile onun kızıdır. Kızının doğumunda dünyada olup bitenleri bir deftere kaydeder. Defterde anlatılanlar romanın fabl zamanını oluşturur. Hikâye zamanını ise böcek bilimcinin bir ya da birkaç gün boyunca( zamanı belli değil) defteri tutmasına sebep olan olayları ve bu olaylardan önce meydana gelen olaylar oluşturur.
Bana göre roman ilerledikçe asıl konudan uzaklaşıyor. Romanda, dünyada erkeklerin fazlalığından doğan nüfus dengesizliği vb. sorunlar değil de siyasi görüşler sonucu ortaya çıkan bir savaş hali veya savaş benzeri bir durumdan bahsediliyor. Yani roman bir tür doğu-batı( Hristiyan-islâm) çatışması içine itiliyor. Yazar da, her ne kadar mantıklı sebepler sunuyor görünse de açık açık taraf tutuyor. Bu da en çok "gökyüzü gemisi" projesinin anlatıldığı kısımda görülüyor(İslâm ülkelerinin geri kalmışlığı, İslâm ülkelerinde kız çocuklarının durumu vb. durumlarda arka planda Batı(Hristiyan) dünyasını övme vardır.Kötü gidişe örnek gösterilen ülkeler arasında Türkiye'ye de yer verilir).
Baba ile kızının ilişkisini direkt olarak anlatan cümleler çok azdır(Yani aradaki sevgi bağını okuyucunun yaşanan olaylar sonucu kendisinin çıkaracağı cümleler).Oysa romanda hep babanın dile getirdiği bir çeşit tek taraflı sevgi vardır.Bu da baba-kız ilişkisini geri plana atmıştır. Yaşanan olaylarla anlatılan sevgi hem romanı monotonluktan kurtarır hem de romanın uzamasına yardımcı olurdu.