Türk tarihî romancılığı denilince akla ilk gelen isimlerden -Nihal Atsız,M.Necati Sepetçioğlu, Bekir Büyükarkın ilh...- birisidir Abdullah Ziya Kozanoğlu.Gerçekten bir döneme damgasını vurmuş, o dönemin gençliğinde Türklük gururu ve tarih şuuru kazanmasını sağlamış filhakika tarihi sevdiren yazar vetiresine yükselmiştir.Romanlarında mübalağa, hamasilik var mıdır? Kuşkusuz buna hayır, yoktur denemez.Yazarda zaten milliyetçi bir dünya görüşüne sahiptir ve amacı da Türk insanına atalarıyla kıvanç duymasını, kendine güvenmesini aşılamak istemiştir.Bu veçhile her millî eserde olması gereken mübalağa, hamasiyet ve övünç ne kadar varsa Kozanoğlu romanlarında da o kadar vardır.Bu roman İstanbul'un Fethi döneminde geçen bir roman.Romanın baş kahramanı Ankara Cenk'inde Âmir Timurlenk'e yenilerek,esir düşen Yıldırımhan oğlu Şehzade Mustafa'dır.Biz onu tarih kitaplarında daha sonra esaretten kurtulup taht mücadelesi veren ve kaybeden Düzmece Mustafa namıyla biliyoruz.İşte bu Şehzade Mustafa'yı yazar kurgulayarak İstanbul'un fethi sırasında yeğeni II.Mehmed Han'a yardım eden bir kahramana dönüştürmüş. Yeri geliyor Şehzade Mustafa İstanbul surlarının zayıf noktaları hakkında padişah'a bilgi veriyor, yeri geliyor top döküm ustası Macar Orban'ı bulup Fatih Mehmedhan'a gönderiyor, yeri geliyor Rumelihisarı'nın yapımında çalışıyor, yeri geliyor Fatih'in fenerini buluyor.Kitabı okurken aklınızda Cüneyt Arkın'ın başrollerini oynadığı Malkoçoğlu, Kara Murat, Battalgazi filmlerinin sahneleri gözünüzün önünde canlanıyor.Bütün bunların ötesinde yazar bence Bizans' ın ve Hristiyan dünyanın içinde bulunduğu şeraiti çok güzel bir şekilde okuyucunun gözünde canlandırıyor.Son olarak bu kitabın bir tarih kitabı değil bir tarihî roman olduğunu ve içinde yazarın hayal gücüne bağlı olarak kurgusal ögelerinde bulunduğunu gözden kaçırmamanız hatırlatmasında bulunmak isterim.Keyifli okumalar.