Ak'la kara arasında mekik dokuyan ancak her ikisine de bigane kalmaya çalışan, şaşkın ve zavallı bir âdemoğlunun, Şevket'in, ibretli hikayesi. Aslına bakılırsa bizim hikayemiz, bizim şeytanımız anlatılan. Her insanın şeytanı kendisine özeldir. Yazar burada çoğunluğun şeytanını yeğlemiş. Asıl roman kahramanı veya yazarın kahramanımız olmasını istediği, kanaatimce, Şevket'in eşidir. Aşkı bulmuş bu muhteşem kadın, ideal bir insandır: İnsanı hatalarıyla, sevaplarıyla kabul eden ve hiçbir şekilde yargılamayan, pek aşina olmadığımız bir insan. Hayatı kavramış olan bu kadın 'nefret'i hayatından çıkarmıştır. Üst insanın en üst basamağı olan aşk basamağında oturan bu tür insanlar için hiçbir olağanüstülük ve tuhaflık yoktur; ondandır ki kendisini bırakıp başka kadına giden eşine evini temizleyip gönül hoşluğuyla teslim etmiştir, edebilmiştir. Biz modern ve mürai insanlara göre bu tür hareketler ''uç'' gelebilir, ancak... Şevket’e ne mi oldu? Ona buna olan ve sana bana olacak ne ise o oldu? O?... Cennette olduğu halde yasak meyveye meyleden insan, nefis anlaşılmadan bu meseleler anlaşılmaz, azizim anlaşılmaz. Anlamak isteyenlere...