Zebercet, yaşadığı topluma sırtını dönüp kendi hayal dünyasında yaşamayı tercih eden, eşine az rastlanır, özgün bir karakterdir. Ucuz otellerin daracık odalarında, bir aile huzurundan uzak, içten içe eriyen bir mum gibi sönen hayatlardan birisidir O. Sonra,herkesin bir gideni vardır içinden bir türlü uğurlayamadığı, derler ya. Gecikmeli Ankara treniyle gelen kadındır Zebercet'in içinden bir türlü uğurlayamadığı. Onun dudağının değdiği bardak, başını koyduğu yastık kadının kendisinden daha değerlidir artık. Çünkü hayalin gizemli tadı yeğdir gerçeğin sıradanlığından.Tedirgin bir yaşam sürer Zebercet, diğer insanları hayata bağlayan iplerden yoksun, toplumun değerlerinden uzak, ip üzerinde yürüyen bir cambazın maharetiyle yürür kendi ölümüne doğru. Nihayet onu hayata bağlayan pamuk ipliği kopar, cambazın trajik oyunu da son bulur. Geriye pantolonundan yere sızan birkaç damlalık sıvı kalmıştır gözyaşı yerine.