Devletin resmi görüşünün dışında, Atatürk'ü anlatan yabancı kaynakları okumak her zaman önemlidir. Onlar bizim görmediklerimizi, görsek bile yazamadıklarımızı, bütün açıklığıyla yazabiliyorlar. Ancak bunu yaparken de tarafsız olmak, gerçekleri kişisel yorumlardan ayırmak gerekir.
Armstrong'un kitabında çizdiği Atatürk portresi, bizim bildiğimiz Atatürk portresinden çok farklı. O'nu her yönüyle bir diktatör olarak görüyor; kinci, zalim, bencil, farklı görüşlere tahammülsüz ve koltuğuna düşkün bir lider olarak tanımlıyor. Biz bunların çoğunun doğru olmadığını biliyoruz. Ayrıca yazarın, sanki Atatürk'ün özel yaşamındaki münasebetlerini, an ve an izliyormuşçasına yaptığı tasvirler, kendi ülkesi olan İngiltere'de bile eleştiri konusu olmuştu. Armstrong, Atatürk'ün ülkesi için yaptığı fedakarlıkları, kazandığı başarıları, liderlik konusundaki üstün yeteneklerini sürekli övüyor. Ancak her nedense, sürekli Atatürk'ün özel yaşamına, dinsel inançlarına veya bazı alışkanlıklarına gönderme yapma ihtiyacı hissediyor. Atatürk de hepimiz gibi bir insandır; onun da iyi veya kötü alışkanlıkları, zaafları, zevkleri olabilir. Bu özellikleri, Atatürk'ün bulunduğu mevkileri ve giriştiği işleri etkilemediği sürece de, kimseyi ilgilendirmez. Zaten Armstrong'un kendisi de, kitabın sonuna eklediği bölümde bazı yanlışlarını geri almış, kendi kendini düzeltmiş. Ancak kitabın içindeki bazı cümleler karartılmaktan kurtulamamış. Ben sansürsüz bir şekilde yayınlanmasını tercih ederdim.
Ben bütün yanlışlarına ve haksız ithamlarına karşın, bu kitabı herkese tavsiye ediyorum. Biz, Atatürk'ü hep insanüstü bir varlık olarak görüyoruz; okullarda ve resmi törenlerde onu hep bu şekilde tanıtıyoruz. Onu bir insan gibi değil, bir heykel gibi gösteriyoruz. Onun insani yönlerini, olumlu veya olumsuz, anlatan kitapları da okursak, Atatürk'ün de hepimiz gibi bir insan olduğunu anlayabilriz. Böylece onu daha da çok sevebiliriz.