Romanın konusu Bihruz Bey adında kendi kültürüne yabancılaşmış, anlamsız bir hayatı olan paşazadenin Periveş Hanım adlı bir bayana duyduğu tek yönlü, saçma sapan bir hisler. Romanı ilk elime aldığımda, beni ait olduğu zamanın toplumsal olaylarına götürebileceğini sanıyordum. Ancak sayfalar ilerledikçe yazarın üslubundaki aksaklıkları, diyalogların neredeyse tamamen Fransızca oluşundan anlaşılamaması, bir bölümden diğerine geçerken anlatımdaki kopukluklar kitabın eksiklikleri olarak gözüme çarptı. Yazarın eksikliklerini eserinin, Türk Edebiyatının gerçek bir olaydan esinlenerek hazırlanan ( realist ) ilk romanı olmasındaki tecrübesizliğe bağlayarak yine de okunmaya değer buluyorum.