Aşağıdaki Yangın & Deniz Üçlemesi 3 Hakkındaki Yorumlar

Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Aşağıdaki Yangın
Benét için söylenen: "'Tek kusuru var, fazla kusursuz olmak, o kadar.'" (s. 7) Ayrıştırma türlerinin arasında Benét'ninki pırıl pırıl parlıyor. Serinin orta yerinde kırılan direkler için bu parlak subayın getirdiği çözüm önerisi, o beğenilmeyen kömürün yanması ve tahtayla demiri birbirine tutturulması üzerine kurulu olduğu için Summers ve Talbot tarafından beğenilmiyor. Ulaşım için ısı enerjisi kullanılabilir ama kömürün taşınması ve miktarı mevzuları çok alengirlidir, Benét geminin hızını artıracak önlemlerle geldiğinde kömüre pay biçmesi kabul edilecek gibi değildir; gemi yanabilir, kalıcı bir çözüm ortaya çıkmaz, bir sürü şey. Kaptan Anderson -çevirmen "kaptan" yerine "albay"ı uygun görmüş, devamlılık bozulmuş, bir serinin kitapları farklı çevirmenlerce çevrilmişse ilk çevirmenden sonrakiler, öncekilerin tercihlerine dikkat etmeli- da yeni gözdesi Benét'ye arka çıkınca ve adamın ilk kez Benét'yle sohbet ederken güldüğü görülünce, eh, Summers'ın adamla papaz olmasının ve çözüm önerisinin ikiye ayırdığı insanların cepheleşmelerinin doğallığı su götürmüyor. Soylular ve avam? Talbot, Summers'ın soylu olmamasının da çözümünü buluyor; Voltaire -mi artık her kimse, hatırlamıyorum, bakmaya da üşendim- buyurmuş ki soyluluk ünvana değil, ruha bağlıdır. Problem çözülmüştür, tabii ünvan sahibi insanların avam ruha sahip olabilecekleri konusunda bir şey yok ama Talbot'ın gelişimini tamamlamadığını düşünürsek yadırgamayacağız. Benét için durum daha kolay; rütbelerin ve ünvanların bir önemi yoktur, akıl ve bilim her zaman daha üstündür, bu yüzden üstü olan Summers'ı pek umursamıyor ve bu da bizim sınıf sevdalılarının ağırına gidiyor. Anderson'ın Benét'de sevdiği şey bu olabilir, o da pek umursamıyor böyle şeyleri.
Talbot'ın avam giysilere bürünmesi aristokratlığına pek halel getirmiyor. "Hareketleri daha bir kabalaştıran" giysiler, adamımızda "asalet" merakından sıyrıldığı izlenimi yaratıyor ama kurduğu bağlantı baştan falso. Aslında Talbot'ın falsolardan müteşekkil yapısının temelinde bu bağlam ıskalarına rastlamak kolay; Benét'nin kömürlü işlerinde hatalı olduğunu söylemesinin temelinde kusursuz gencin lirik ruhunu kıskanması var ki bunun itirafını daha sonra görüyoruz, çok daha sonra. Bu "salak herifin" gemiyi yakma ihtimali çok yüksek, uçarı çözümler sunmak yerine şiir yazsa daha iyi olurmuş ama Talbot'ın en iyi arkadaşı Summers bile Benét'nin yönteminin işe yarama ihtimalini düşündüğü zaman olumsuz bir durumda ortaya çıkacak yıkımın sonuçlarını düşünüyor, Benét'nin aptal olduğunu değil. Summers aslında mantıklı bir adam, sadece biraz geleneksel. Yine de iyi bir kaptan olabilir, oluyor. Benét'nin harikulade çözümü her şey bittikten sonra muhteşem bir faciaya yol açana kadar. Burada bırakayım, yeterince spoiler verdim. Bir şey daha; Talbot yedek subay yapıldığı zaman militer yapının da bir parçası haline geliyor, gemi idaresiyle disiplinin aslında ağır yükler olduğunu anlayıp Summers ve taifesinin omuzlarındaki sorumluluğun farkına varıyor ve dostuna duyduğu saygı artıyor ama Summers'ın daha üst bir sınıfa dahil olma çabası, Anderson'ın Benét'yle yakınlaşması ve Summers'ın muhalefetini kabaca bertaraf etmesiyle, kısacası Summers'ın gözden düşmesiyle büyük bir acıya dönüşüyor ve bu durum iki dostun ilişkisini zedeliyor. Talbot bir yolcu, fazlası değil, gemiden indikten sonra Summers'ın yükselmesi için elinden geleni yapacağını söylemesinden başka bir yükü olmadığı için karaya ayak bastığı an geminin başına gelen felaketi çok fazla irdelemeyecek ve aşkının peşinden koşup yaşamına devam edecek, oysa Summers'ın hayatı tamamen emin, akıllı ve güvenilir bir adam olma minvalinde biçimlendiği için serüven onun için devam edecek. Hepsi bu. Talbot'ın daima hatırlayacağını söylediği sohbetleri bir anı, oysa bu anılar Summers'ın hayatı. Yolculuklar, fırtınalar, arada denk gelinirse iyi bir yol arkadaşı. Yeterli. Talbot, Summers'ı himayesi altında olan insanlardan biri olarak görüyor, belki dostluk da bunun bir yerinde gizlidir.
Unutulmayacak anlar fotoğraf makinesinin icadından önce hafızanın peteklerine doldurulmuştur, bakılır. Yolculuğun sonunda nüfuzlu vaftiz babanın öldüğünü öğrendik, Walter White misali bir değişim kisvesine bürünmüş aynılığında Talbot'ın yazdığı iki kitabı aslında en başından beri yayımlatma amacı güttüğünü de öğrendik, böylece vaftiz babanın ilk defteri okuma ihtimali ortadan kalktı ama bu son kitabın en aşağı elli yıl sonra yazıldığını öğrenmek anlatıcının bir oyunun sonucu mu, üçlemenin son kitabının Avustralya'da yazıldığını perdelemek için ortaya atılmış bir iddia mı, bunun üzerine düşünmek gerekiyor. Talbot, Avustralya günlerinden sonrasına belli belirsiz dokunduktan sonra düşünülebilir ki elli yıl olayı doğrudur zira unutulmayacak sohbetleri elli yıl sonra bile hatırlayacağını söyleyen Talbot, Charles'ın gülerek bir iki yıl geçtikten sonra her şeyin anlaşılacağını söylemesinden sonra haklı çıktığını ekler. Anlatının yazıldığı zamanı bir elli yıl öteliyoruz ve anlatıcının bütün olayları, bütün diyalogları olabildiğince ayrıntılı bir şekilde aktarmasıyla yazarlık kariyerinde yol aldığını söylemek mümkün, kurguyla gerçeği birbirinden ayrılamayacak şekilde birleştirmiştir. Öyle gözüküyor.
Gemi çeşitli badireler atlatır, bunların arasında aşağıdaki yangın başta geliyor, sonrasında artık günlük hale gelmiş fırtınalara pek dokunulmasa da buz dağıyla edilen imtihan önemli. Özellikle bu son olayda ölümün eşiğinden dönmelerinde Benét'nin o zamanlar için "çılgın buluş" şeklinde değerlendirilen çözümü çok işe yarasa da nihayetinde görüleceği gibi tam tersi de mümkündür, bu da bizi geminin ayrı bir evren, nedenselliği ve irrasyonalizmi de kapsayan bir evren haline geldiği fikrine götürür. Zıtlıkların ortaya çıkmasıyla örneklem büyüklüğünün yeterli olduğunu anlarız, söz gelimi Zenobia ile geçirilen günlerden sonra Talbot kadından tiksinme sürecine girer ve elde ettiğini umursamamaya başlar, pek rastlamayız Zenobia'ya. En büyük değişimse Prettiman cephesinde yaşanır ve bu mevzu ayrı bir bölümü hak eder.
Bay Prettiman ve Anderson'ın beceriksizliğiyle soytarılığa dönüşen nikah töreninin diğer müsebbibi Bayan Granham evleniyor. Bu iyi. Bayan Granham, Talbot'ın züppeliğini ve burnu büyüklüğünü çocuğun yüzüne vuruyor, mürebbiyeliğinin bütün gücüyle hacamat ediyor, aslında bu da iyi. Talbot aşağılanmanın getirdiği üzüntüyle yataklara düşecek gibi oluyor ve inanmadığı Tanrı'ya yakarmaya başlıyor. Ersan Üldes'in Zafiyet Kuramı nam kitabı için yazacaktım ama şuraya sıkıştırasım geldi, mutlaka söylenmiş bir şeydir; Tanrı'ya inanmamak Tanrı'nın yokluğu anlamına gelmez, Tanrı'ya bir nevi tepki göstermek anlamına gelir. Neyse, Talbot acısını iyice çekti ama bitmedi; adam Benét'yle kavga ederken ağır yaralı bir şekilde yatağında uzanan Bay Prettiman'ın üzerine düşüyor ve adamı öldürdüğünü düşünüp Colley'le ilgili düşler görmeye başlıyor.
Tamam, burada benim uydurukçuluğum var, bu düşler başlarda görülüyor ama buraya alıyorum, yerini yadırgamaz bence. Colley, "Bizi kurtarabilirdin!" diye bağırıyor ve Talbot uyanıyor. Prettiman'ın ölümüne de yol açtığına göre -kesin değil, kaçarcasına uzaklaştığı için gelişmelerden haberi yok- tam bir ölüm makinesi olarak kendini suçlayabilir, hele de beyin dağıtmalı intiharına sebep olduğu adamlardan birinin kemik parçalarını tavanda görüyorsa delirecek gibi olur ve kurtuluşu için ne yapacağını bilemez. En çaresiz kaldığı anda da kurtuluş kendini gösterir; Bay Prettiman ölmemiştir, hatta düşmenin etkisiyle daha da iyiye gitmiştir. Şans. Görüşmeye başlarlar, Talbot bu insanların o kadar da kötü olmadığını, aslında ufuk açıcı kişiler olduklarını anlar. Prettiman'ın akılcı dünya görüşünden etkilenerek gemideki olayları farklı bir gözle bakmaya başlar falan, tekamülü sürer yani. Sonrasında menzile ulaşılır, yıllar geçer, gemideki olaylarla ilgili son bir değerlendirme yapılır ve perde iner.
Okunması lazım. Valla ne diyeyim, diyeceğimi dedim, ne deyip ne diyemeyeceğimi, kim kim yani ne dinleyenler olur, ne bir şey yaparlar. Yapın bunu.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (1)
Bu Yorumu Yanıtla
Necmettin Zafer
05.02.2021
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Serinin son kitabı, Nobel ödüllü yazarın bu üçlemesi okunmaya değer.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
mavi ..
13.01.2021
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
son seri beklentimi karşılamadı. bu 2. seride azalmaya başlayan bir eylem diğer yorumlarda da belirttim. ancak hikayenin içindesiniz. seri tamamlanabilir.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
durum2005
05.05.2020
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Diğer kitaplarını da almaya sevk edecek kadar güzel bir seri olmuş....Tavsiye ederim
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
mtmb
15.11.2018
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Üçlemenin son kitabı. Okunmaya değer güzel bir roman. Mümkünse serinin tamamını temin edip okumanızı tavsiye ederim.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
mbyblt
21.08.2018
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Zaman zaman üçlemeyi okurken jules verne eserlerine de benzettim. Tavsiye ederim. Bu üçlemeyi kaçırmayın.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Lasagne
12.08.2017
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Üçlemenin son kitabı Aşağıdaki Yangın, okuru tarihin en uzun deniz yolculuklarından birinin nasıl nihayete erdiğine tanıklık etmeye çağırıyor. Yolculuğun bu son etabında kahramanımız Talbot geleceğe dair hayallere dalarken, subaylar arasına yeni katılan mucit Teğmen Benét, geminin kırık pruva direğini onarmak için harekete geçer ama bu onarım hiç beklenmedik başka bir tehlike doğuracaktır. Golding’in toplum eleştirisini derin mizah anlayışıyla harmanladığı Aşağıdaki Yangın, sadece dünün değil bugünün sosyal yapı ve kavramlarını sorgulamanın da önünü açıyor.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla