Türban ve Kariyer/Evden İşe, Bizden Bireye Hakkındaki Yorumlar

Metin SEVER’in, Türban Ve Kariyer/Evden İşe, Bizden Bireye adlı kitabını ilgiyle okudum. İslami kimliği ve başörtüsü ile özellikle de 28 Şubat sürecinde Müslüman erkekler tarafından yalnız bırakılan kadınların bugün geriye dönerek bir hayat tarzı eleştirisi içerisine girdiklerini görmekteyiz. İslami hareketin baş aktörleri olan kadınlar, kendi geleneksel ve kimi zaman da yasakçı sınırları aşıp kariyerler elde ederlerken hem kendi kişisel yaşamlarını dönüştürmekte ve aynı zamanda var olmaya çalıştıkları alanlarda değişim yaratmaktadırlar. 1980 sonrası İslami hareketlerin taşıyıcı bedenleri olan İslamcı kadınların kadınlık, dindarlık ve modernlik ekseninde toplumsal, bireysel ve siyasal rollerinin kadının dini yaşama pratiklerinde meydana getirdiği gerilim ve kırılmaları bugün kendilerini hangi argümanlarla ifade ettikleriyle birlikte anlamaya çalışmak açısından önemli bir kitap niteliğinde. Çünkü yazarın kendi birikimlerinden hareketle değil de bizzat kamusal alanda ve aslında özel alanda da mücadele veren İslami kimliğe sahip kadınların dilinden anlatıları okuyacaksınız. Benim zevkle okuduğum kitaplardan biri ve kitaplığımda yerini aldı siz değerli okuyuculara da tavsiye ediyorum.

Kitap başörtüsünü tercih etmiş 8 bayanın hayat prensiplerini ve yaşam tarzlarını irdeleyen söyleşilerden oluşuyor. Bana göre dindar kadınları anlamak, onların yaşadıkları zorlukları ve insanların onlara bakış açılarını bizzat yaşayanların ağzından duymak açısından mutlaka okunması gereken, bilgilendirici bir kitap.Yazarın sorularını iyi seçmiş olması kafamızda neredeyse hiç bir soru işareti kalmamasını sağlıyor. Özellikle türban ve tahsil çatışmasında nasıl bir çıkış yolu buldukları ve bu çıkış yollarnın onları nasıl bir hayata götürdüğünü göstermesi bu durumdaki genç bayanların ilgisini çekecektir diye tahmin ediyorum.

Türbanlı başarılı iş kadınlarıyla yaptıgı sohbetlerden oluşan bir kitap.Pek akıcı değil.

Türkiye de değişen dönemlerde yaşanan olayların belkide asıl sebebi olan ve adına her nekadar 'TÜRBAN' da dense dini bir vecibeden çıkarılmaya çalışılmış ve artık siyasi simge denmek istenen bir örtünün yaşayan kahramanlarından sohbet tadında, başından geçenleri ve düşüncelerini paylaştıkları hoş bir kitap. Karar verme aşamasında olanlar için iyi bir kitap olabileceği kanaatindeyim.

8 başarılı ve başörtülü kadını tanıtma adına hazırlanmış bir röportaj kitabı. Röportajda sorulan soruların bazıları çok şaşırtıcı ve çok ilgin bir şekilde bu kadınlar yazara bir türlü başörtüsü dedirtemiyor. Artık terim anlamlılığı kesinleşmiş Fransızca türban kelimesini kullanmaya devam ediyor zaten kitabın adından da belli.

Biribirinden çarpıcı 8 başarılı hayat öyküsü.Onların diğerlerinden tek farkı inançları gereği başörtü takıyor olması.Umarım bu kitabı işi laikliğe takılayan iğneye kadar basite indiren zihniyetin gerçeği görmelerine yardımcı olur .Birde timaş yayınevieditörü Emine EROĞLU hanımefendinin hayatı beni çok etkiledi.

Her ne kadar anlama çabası olarak nitelendirilen bir araştırma olsa da, kesinlikle okuyanların kendilerinin okuduklarından sonuca varmaları gerekir.. Zira onlar çok fazla şey söylüyor,yazardan ziyade..

Bu kitapta ana konu; aydın insanların da kapanarak bunun çağ dışı gibi bir durum olmadığını gösteriyor. Çağdaşlık kıyafet değil zihniyet ve anlayışta olmalı prensibi üzerinde duruyor. Her türden kitap okuyan, her alanda kendini geliştiren ve her anlayışa saygılı insanların okuması gereken diye düşünüyorum.

çok harika bir kitap olduğunu söyleyemesemde, okunmasını tavsiye edebilirim. kitaplığınızda bulunmasında bi zara yok.

yazarın dediği gibi 'güzelleme ya da yergi değil,anlama çabası.' Tarafsız yorumlar yapılmış ve gerçekten iyi sorular sorulmuş.Türkiye'nin en çok tartışılan konularından biriyle ilgili önyargıları olan kişlerin okuması gereken bir kitap.Belki sadece sekiz kişinin görüşleri tüm başörtülülere maledilemez fakat söz konusu insanların bu konuda bilinçli olması,doğru bilgiler vermesi açısından genel bir değerlendirme olarak kabul edilebilir.

Bu kitabı okurken başı örtülü ayrı ayrı insanların kendilerine göre islam anlayışları olduklarını gördüm. Biri türban yok baş örtüsü var derken öteki türban var diyor. Hatta ALLAH (c.c)ye Tanrı diyen dahi var yani bir insanın yada insanların başını örtmesi yada açması inancı değiştirmiyor. İnanç yaşama biçimidir. bunu birkez daha görmüş oldum. Ama bariz bir gerçek var ülkemizde hali hazırda başı örtülü kesimin gerek öğrenim sorununda gerek çalışma hayatında ve gereksede toplumsal bakışta birileri tarafından itilmeye çalışıldığı adeta zenci olarak ilan edilmeye çalışıldığı ve kısmen dahi olsa bunda başarılı olunduğu açıkça görülmektedir. Burada röportaj yapılan hanımefendilerden alınacak sonuç bir insanın (Slogancı-Şekilci-Şabloncu) zihniyetle hizmetinden alıkonulması ondaki var olan potansiyali kinetiğe çevirmeyi engelleyen dişlilerin olduğu ve bu dişlilerin kendinden başka efendi tanımadıkları görülmekle birlikte adeta bir baas rejiimi bir diktatörlük arayışının var olduğu görülmektedir. Gardrop devrimciliği ile bir yere varılamacağı insanların giyimleri ile değil ilimleri ve irfanları derecesinde bu ülkeye dünyaya kainata faydalı olacağı bir kez daha yinelenmekle birlikte bu düşüncenin altı adeta kırmızı kalemle çizilmiştir. Yinede ülkemizde ve dünyada tek bir islam vardır. Bunun bana göresi sana göresi yoktur. Bu kitapta bana göre ona göre olarak yorum yapmışlar ve yanlışa düşmüşlerdir. İslami yaşayışı benimseyen insanların bu tür bölücülüklere gelmemesi mezhepç ayrımcılığı tuzağına düşmemeleri hususunun burada hatırlatılmasının Elzem olduğu kanaatindeyim.