"İhtiyacından fazlasını tüketmemek"
Bu prensibe atalarımızın yaptığı gibi riayet edemedik,ettirmediler.
İnsanlar bugün tabii ihtiyaçları dışında, birçok şey satın almaları hususunda yoğun bir reklam bombardımanına tabi tutuluyorlar.Mesela:kola,cips gibi şeyleri insanlara elzem bir ihtiyaçmış gibi benimsettiler ve insanlara bunlardan herhangi bir nedenle vazgeçmelerini istediğinizde sanki ellerinden ekmeklerini alıyormuşsunuz gibi size şiddetle karşı çıkıyorlar.İşte tüm bunlar insanların daha çok kazanmak arzusuyla gerekli-gereksiz ürünler ortaya çıkararak üretimi akıl almaz boyutlara ulaştırmasından kaynaklanıyor.Bu üretimin eritilebilmesi için aynı şiddette bir tüketime ihtiyaç olduğu açıktır.Bu nedenle insanlar devamlı tüketmek konusunda baskı altındalar.Bu baskı okulda yeni teknoloji ürünü bir kalem almayan öğrencinin arkadaşları;mahallede yeni bir bulaşık makinesi almayan ev hanımının komşuları tarafından küçümsenmesi,rencide edilmesi şeklinde kendini gösteriyor.Ve insanlar bu duruma düşmemek için kendilerini devamlı tüketmek zorunda hissediyorlar.Dolayısıyla bir ömür boyu tüketmek için çalışıyor,çalışıyorlar.Böyle bir hayat da insanı mutsuz kılıyor.
Bunun yanında tüketim ekonomisinin çevreyi kirlettiğini zaten biliyoruz.Ancak bence burada önemli olan tüketim ekonomisinin zihniyetimizde yaptığı tahribattır.Zihnimizi arındırdığımız zaman otomatik olarak çevre kirliliği de sona erecektir.
Son söz:Daha sade ama daha mutlu bir hayat yaşamak istiyorsak alın terimizle kazanalım ve ihtiyacımızdan fazlasını tüketmeyelim.
Saygılarımla...