Bu kitap Mustafa Kemal'in isteği üzerine kaleme alınmıştır.1932 senesinde yazarı Yusuf Ziya Yörükan tarafından kendisine takdim edilmiştir. Aslında kitap" Müslümanlıktan evvel Türk dinleri" adıyla hazırlanmış olan kitabın bir bölümünü, Şamanlık bölümünü ihtiva ediyor. Adı geçen kitabın diğer bölümleri yayınlanmamış-gerçi yayınlansa da bir şey değişmez çünkü kitap bilimsellikten uzak-Kitap Şamanizm olarak bilinen en eski Türk dinini anlatmak için yazılmış. Ben bu eserin çok başarısız olduğunu düşünüyorum. Ayrıca açıklayacağım üzere, dönemin şartlarına göre bilinçli bir tahrif ile hazırlanmış. Şamanizm konusunda bilgi edinmek isteyen arkadaşlara özellikle Abdulkadir İnan’ın “ Tarihte ve günümüzde Şamanizm “ isimli eserini tavsiye ederim.(Türk Tarih kurumu yayınları) Bunun yanında Mircea Eliade’nin kitaplarına da bakılabilir. İşin aslı Oryantalistlerin bu konudaki çalışmaları daha objektif ve ilmi, o yüzden onlardan istifade etmek, kafatasçı Türk milliyetçilerinin yazdıklarından ve ortaya koyduklarından daha muteberdir.
Kitabın sipariş üzerine kaleme alındığını yukarıda söylemiştim. Siparişin verildiği tarihe bir bakacak olursanız, saçma sapan bir tarih tezinin ispatlanmaya çalışıldığını görürsünüz. Bu sözüm ona tarih tezinin ispatlamaya çalıştığı tez,bütün insanların orta Asya’dan yayılan Türklerin bir devamı olduğu idi.Sizin anlayacağınız bir ifade ile yeryüzünde yaşayan bütün insanların Türk olduğu gibi bir hezeyandı.Bu gülünç tez ispatlanmaya çalışılıyordu ve bütün dünya buna kahkaha ile gülüyordu tabi ki.O dönemde bu tarih tezinin ispatlanması içinde bir çok tarihçiye siparişler verilmişti.Cumhuriyet aydınları ! ise büyük bir iştahla bu tezi ispatlamak için didinip duruyor ve tarih kongreleri tertip ediliyordu. Sadece bu saçmalık değil bir de dil konusuna el atılmıştı. Yeryüzündeki bütün dillerinde Türkçeden oluşmuş olduğu iddiası vardı. Bu dil saçmalığıda yine sözüm ona Cumhuriyet Aydınları ! tarafın dan doğrulanmaya çalışılıyordu. Bu seferde dil kongreleri tertip ediliyor, yabancı bilim adamları davet ediliyor ve gayet büyük komedyalar yaşanıyordu. Dil konusunda devrim yapılamayacağını söylemek büyük bir suç haline gelmişti. Adını şu an hatırlayamadığım bir Filolog ise bu kongreye gitmemek için dişlerini çektiriyor ve düştüğünü söyleyip kongreye katılmamak için Gazi Hazretlerine ! özür beyan ediyordu.Bu dil saçmalığı o kadar ileri bir safhaya taşındı ki Arap dilinin sultasından ! kurtulmak için,o dilden geçmiş olan kelimelerin atılması ve yerine Türkçe kelimeler konulması kararı alınmış idi.Eğer atılacak olan Arapça kelimelerin yerine ikame edilecek Türkçe kelime yok ise o zaman uydurma ! evet evet yanlış duymadınız uydurma yapılacaktı. Bu uydurma kelimeler ya Avrupa dillerinden alınıp kolu bacağı kırıldıktan sonra ! güya Türkçe olacaktı veya atış serbest istediğin gibi uydur. Bu uydurma işi o kadar sapa sardı ki bir ara kimse kimsenin ne dediğini anlamamaya başladı. Hatta Cumhuriyet gazetesinin kurucusu olan Yunus Nadi adlı Aydın ! yazılarını eski dilde yazacak, yardımcısı onu yeni dille gazeteye aktaracaktı. Ertesi gün ise kendi yazdığı yazıyı okuyamayacaktı. Baktılar ki bu iş böyle yürümez dilde devrim olmaz,bu sefer de Güneş dil teorisini ortaya atacak ve bütün diller zaten Türkçeden neşet etmiştir,o yüzden bütün dilleri de kullanabiliriz gibi bir hezeyan kusacaklardı.İşte görüyorsunuz kendisine devrimcilik ! gibi bir meslek edinen insanların ne komik durumlara düştüklerini. İnsan böyle bir meslek edinirde rahat dururmu.? Sürekli devrim ! yapmak durumundadır.!!! Ve bu sözüm ona devrimlerini önce Parti sembolü olan altı ok'a daha sonra ise anayasaya madde yapacaklardı. Devrim, ne varsa devir anlayışıydı.
İşte bu hengam da tarih, dil konusunda devrimler ve tezler havada uçuşurken. Bir tez daha lazım idi o da bütün dinlerin Türklerin eski dini olan Şamanizm den neşet ettiği idi. Bu vazife de bu konunun uzmanı olan ! Yusuf Ziya Yörükan'a tevdi edilmişti. O da bir Cumhuriyet Aydın’ı ! olarak görevini yerine getirmiştir.!!! Fakat saçmalamıştır. Ortaya abuk sabuk bir eser koymuştur. Güya Biruni den alıntılar yaparak kendisine verilen görevi yapmaya çalışmıştır. Bu arada o dönemde moda olan Türkçe ibadet safsatasına da bu kitabında yer vermiş ve Camii ile namaz ile işi olmayan insanların, İslam’a yeni bir şekil vermelerine de yardımcı olmuştur. Bu yaklaşımını ise kitapta açıkça ortaya koyup o malum sürece destek vermiştir. Tam anlamıyla bir Belam Bin Baura örneği sergilemiştir. Böyle kerameti kendinden menkul ilim adamlarının yaptığı çalışma da ancak bu kadar olabilirdi. Yazar o kadar bilgisiz bir Adem ki Türklerin eskiden ayin yapmak için açık sahaya çıktıklarını, İslam da görülen açık sahada namazın ise Şamanizm den İslam’a geçtiğini söylüyor. Aferin sana !
İşte bize senelerce Alim diye yutturdukları insanlardan biri de bu kitabın yazarıdır. Bilgi yerine İdeolojik kaygıların yer aldığı bir ilim ancak bu kadar olur zaten. Ötüken yayınları da bu sürece dolaylı veya direkt destek veren bir kuruluş. Bu kitabı asla tavsiye etmiyorum, fakat yinede okunmalı bence okunmalı ki Müslümanlar üzerine oynanan oyunlar daha iyi anlaşılsın. Ey ben Müslümanlardanım diyen kişi;Dinini iyi öğren dostunu düşmanını tanı.