2005 yılında aynı yazarların “Büyük Ortadoğu Projesi” adlı kitabından bugüne aradan geçen 6 yılda Ortadoğu’daki gelişmeler hepimizin malumu. Ortadoğu’da yaşananlarla ilgili olarak Mahir kaynak ve Emin Gürses’in ifade ettikleri, bu bölgede yaşanan stratejilerin kimin lehine kimin aleyhine geliştiğini görmek için ille de istihbaratçı olmak gerekmiyor. Yakın komşularımızda gelişen her olay daha önce planlanmış, enerjinin olduğu bölgelere hâkim olanın dünya liderliğine de hâkim olacağının bir resmi sadece. Eserde dikkatimi çeken nokta, son yıllarda sürekli düşünüp akıl erdiremediğim bir resmi söylevin yazarlarca da çürütülmesi oldu diyebilirim. Türkiye’deki siyasetçilerin tamamına yakınının son 10 yıldır bulunduğumuz konum itibari ile Türkiyesiz bir Ortadoğu’nun olamayacağına, bölgede Türkiye’ye çok büyük görevler düştüğüne, bu yeni planda Türkiye’nin çok büyük avantajlara sahip olduğuna yönelik benzer açıklamalar dinledik. Hala da dinliyoruz. Ben yıllardır Türkiye’yi kimsenin ciddiye bile almadığını, AB ülkeleri, ABD, Rusya ve Çin’in bölge ile ilgili stratejileri olduğunu fakat bizim bir milli stratejimizin olmadığını, Türkiye’ye biçilen rol ne ise gelişmelerin bu yönde olduğunu kendimizi kandırmanın bir alemi olmadığını düşünüp dururum. İşte Kaynak ve Gürses’te bunu çok açık eserde ifade ediyor. 2007 yılında çıkan eserin Irak’tan sonra Suriye ile ilgili öngörülerinin bugün gerçekleşiyor olması yazarların tespitlerinin doğruluğunu da gözler önüne seriyor. Suriye’den sonra sıranın İran’a geleceğini çok açık ifade eden yazarlar sürekli büyüyen Çin ekonomisinin bu büyümeyi devam ettirebilmesi için İran’dan aldığı petrol ve doğalgazda yaşanabilecek bir istikrarsızlığa müdahale etmeye çalışacağını da satır aralarında belirtiyor. Yine Rusya’nın doğalgaz satışlarına alternatif bir yol olmaması için ABD ve AB ülkelerinin özellikle İran üzerinde hakimiyet kurmasının işine gelmeyeceğini de açıkça görülüyor. Tamda bu noktada, yani kitabı bitirdiğimin ertesi günü ABD önderliğinde BM güvenlik konseyinde Suriye’ye çifte ambargo konulması talebine yalnızca iki ülkenin hayır demesi ne kadar manidar... Evet, bu iki ülke Rusya ve Çin... Ambargo ile işgali daha da kolaylaşacak bir Suriye’nin peşine sıranın İran’a gelmesinin gecikmesi için bu vetonun gerekliliği aşikâr. Şimdi bir iki ay önce hükümetimizin Suriye’ye “Aklını başına al” özetli, aslında iç işlerine karışmaktan başka bir etkisi olmayan o diklenmelerin bugün biçilen rolün oynanması olarak görüyorum. Okuyun… Siz de kafa yorduklarınızı yerli yerine oturtacaksınız muhakkak.