Tüm diğer sohpetler gibi etkileyici ve rahatlatıcı bir kitap. Doğum-ölüm çemberinde hayatımızın ne kadar değerli olduğunu farkettiriyor. Aynı zamanda hayatımızda olan bitenleri, yaşadıklarımızı olduğu gibi kabul ederek hayatımıza yeni bir gözle bakmamızı sağlıyor. Nefret ettiğimiz durumlar ya da kişiler aslında bize en iyi olanağı gösterenler ya da amaçlarımızın yolunda olması gerekenler olabilir mi? Her bir şey bakış açısıyla alt üst olabilir. Yaşadığımız her anı altın olarak görmek ve giderek zenginleşerek sonsuzluğa kavuşmak. Tartışılabilir ancak İslam Tasavvuf felsefesiyle örtüştüğünü düşünüyorum. Bu kitabı okurken aklıma en çok Mevlana ve Şems geldi. Aralarındaki bağı yeni bir açıdan gördüm. Tasavvufla ilgili olarak Mevlananın kamışlıktan koparılıp bir NEY haline getirilerek kamışlığa hasretle inlediğini söylemesi ile Neale'nin sonsuzluktan gelip yeniden sonsuzluğa kavuşacağımızı ve bunun özlemini duyduğumuzu dile getirmesi neredeyse aynı şeyler. Sadece farklı bir anlatımla söyleniyorlar. Mevlana ölüm anını Şeb-i Arus (düğün gecesi) olarak adlandırdı Neale ise bunu en büyük armağan olarak ifade ediyor. Sonra "Ne olursan ol yine gel" sözü ile Neale'nin sözünü ettiği ölümden sonra her nasıl biri olursak olalım tanrıya kavuşacağımız düşüncesi aynı şeyler değil mi? Bunlar ne hümanist düşünceler ne evrensel inançlar ne de bazılarının söylediği gibi yeni hristiyanlık. Hayatın tek bir gerçeği var, nasıl ve kim tarafından söylendiği neyle adlandırıldığı önemli değil. Her bakış açısı pencerelerimizi biraz daha açar, hayat yolumuzu biraz daha aydınlatır. Ha Nesimi, ha Mevlana, ha İsa, ha Muhammed, ha Neale ha öğretmenimiz v.s. Hepsi sadece birer bakış açısı, gerçeğin-hayatın yollarına tutulan ışıklardan sadece biri. Hepimiz o ışıklardan biriyiz Nealenin hatırlattığı gibi. Bu kitap bana bunun gibi pek çok şeyler (şamanizm, tasavvuf, platon ve ideler alemi) düşündürdü. Nealenin karşılaştığı hayat hikayeleri de çarpıcı ve dolayısıyla akılda yer edici güzel örnekler olarak kitapta yer alıyor. Burada söylenenlerin bilime, tarihe, felsefeye, edebiyata v.b. paralel olduğunu ve bu alanlarda yazılanlarla da desteklenebileceğini söylüyorum.