Kendini tanımadan dünyaya bir şeyler önerebilmek mümkün değildir. Kendini tanımanın en temel yolu insanlığın ortak tecrübelerini tanımaktan geçer. Ortak tecrübeler, ortak miras, ortak geçmiş; doğrusu-yanlışı-hatası-sevabı fark etmez öğrenilmeden evrensele ulaşmak veya günümüzü anlamak imkansızdır. İmkansızlığı şöyle dursun; günümüz koşullarının yarattığı sorunlarla baş edebilmek için ilkelliği zır cahil bir hezeyanla övünç kaynağı ve çözüm olarak ileri sürenleri alkışlayan şizofrenik bir toplumsal ahlaka neden olabilir. Günümüz toplumunun çok büyük sorunları olduğu malumdur. Ama ilkelliğin çözüm getirmesi mümkün olmadığı gibi özlemini çekenlerin düşlediği gibi bir ilkelliğin sorunlara cevap vermesinin asla mümkün olamayacağı da açıktır. Bu durumda artan ilkel propagandayı çözüm olarak dikkate almanın kişisel ve kollektif şizofreniden başka bir şey yaratması mümkün gözükmemektedir. Adanır yine kritik önemde bir kitap çevirmiş... Akademia'nın fildişi kulesinde saklanmak yerine topluma söyleyecek bir şeyleri olduğu için yazmış ve çevirmiş... Alkışlayanı bulunmadan yazabilmek, hakikatin peşinden giderken doğru olduğuna inandığı şeyleri söyleyebilmek sadece kimseye yaranamamayı değil anlaşılmamayı da getirir. Ne yazık ki hala değerinin çok altında ilgi gören bir aydın... Belki de bu yüzden çok değerli... Alkış için değil söyleyecek sözü olduğunu düşündüğü için yazıyor. Böyle insanlar alkışlama olduğunda yazamaz, çünkü fonksiyonu kalmamıştır. Bu durumda alkış getirmeyecek ama bir şekilde toplumu ileri götürecek konulara yönelir. Çünkü varoluş amaçları budur.
Adanır kitabı çevirmekle kalmamış anlam dünyamıza da aktarmış... Çoğu çeviride bulamadığımız, bir çeviride aranması gereken en temel özellik...