Yazar, demokrasiye ve liberalizme farklı bakış açıları sunmuş. Yazara göre liberalizm, demokrasinin bir adım sonrası. Demokrasi çoğunluğun iradesi ise, liberalizm bunun yanına azınlığın haklarını da ilave ediyor. Yunan demokrasisinden örnek vermiş; Sokrates de fikirlerinden dolayı gayet demokratik bir şekilde halk meclisinin kararıyla ölüm cezasına mahkum edildi. Sokrates'e verilen ceza kuşkusuz demokratikti, ama liberal değildi! Evet, gerçekten de öyle, insan düşününce, ya Sokrates'in hakları? diye soruyor kendi kendine.
Liberalizmin, hakları yasal güvenceye alan bir ideoloji olarak, oy hakkından da öte bir kavram olduğunun altını çiziyor; Avrupa'da pek çok ülkede kadınların seçme seçilme haklarının 20.y.y. ortalarına kadar olmadığını ama kadın haklarının ta 18. y.y.dan itibaren yasal güvence altına alındığını belirtiyor. Evet, seçme ve seçilme hakkı ile, hakların anayasal güvence altında olması farklı şeyler. Çocukların da seçme ve seçilme hakkı yok ama, bu yüzden çocukların haklarını göz ardı etmiyoruz.
Bir diğer konu da gelir düzeyi ile demokrasi arasındaki bağlantı. Yazara göre gelir düzeyi ticari faaliyetler nedeniyle yükselen ülkelerde demokrasinin de sağlam temellere dayandığını, oysa, doğal kaynaklar nedeniyle gelir düzeyi yüksek olan ülkelerde bunun söylenemeyeceğini belirtiyor ki, bir düşününce hak vermemek elde değil.
Demokrasiye ve liberalizme çeşitli açılardan bakabilmek için güzel bir eser.