Boğulanlar Kurtulanlar Hakkındaki Yorumlar

Kitap gerçekten iyi ama kitapyurdunun ücret politikasını kınıyorum. Yüzde elli zamanla bu kitabı nasıl satıyorsunuz.

Primo Levi’nin eşsiz anlatımıyla Auschwitzde yaşanılanların perde arkası; inanılmaz gerçekleri su yüzüne çıkarıyor, bu açıklamalarıyla vicdanını rahatlatıyor, tüm insanlığa bu vahşeti gözler önüne seriyor…

kitabı beğendim severek okuduklarım arasında artık

Toplama kampından kurtulan Primo Levi, bu kitapta yaşadıklarını anlatmış. Anlatımı biraz ağır olabilir.

Primo Levi büyük acılar yaşamış bir insan. Jean Amery ile ilgili bölümdeki tespitleri ilginç . Kitabın tamamında Primo Levi'nin en büyük korkusu sürekli hissediliyor. Acaba yaşanan bu acılar bir daha yaşanır mı korkusu. Bence bu korku haklı bir korku. Bir daha yaşanabilir bu acılar . Bu acıların yaşanmaması adına elimizden geleni yapmalıyız.

oldukça etkileyici okurken tüyleri diken diken bir kitp mutlaka okunmalı

Levi, "Bunlar da mi Insan" adli kitabinda Auschwitz'de gecen gunlerini anlatiyordu. O tuyler urpertici atmosferde birebir yasamis birinin tecrubelerini okumak yeterince agirdi. Levi, ölümünden 1 ay önce tamamladigi "Bogulanlar Kurtulanlar"da ise aradan gecen 40 senenin sonunda yasadiklarinin bir muhakemesini sunuyor bize. Ilk kitapta Auschwitz'de bahsettigi kisilerin savas bittikten sonraki akibetleri hakkinda bilgi veriyor ve Alman toplumuna "sessiz kalislari" nedeniyle elestirilerde bulunuyor. Kitabin son bolumunde ise, Bunlarda mi Insan'in yillar sonra Almanya'da yayimlanmasinin ardindan Alman okuyuculardan gelen bazi mektuplari paylasiyor. Levi okumayi sevdim. Levi'nin kalemini, olaylari kendi suzgecinden gecirirken dusundurduklerini sevdim. Yakin gecmiste yasanan olaylara daha yakindan bakmak ve bu utanci unutmamak adina her iki kitabin da okunmasi gerektigini dusunuyorum.

Güzel bir eser. İç ürpertiyor

öneri üzerine aldım, ürpererek okudum...

İntihar eden kalemler her daim ilgimi çekmiştir. Zweig ile aynı kaderi paylaşan yazarın kaleminin de aynı paralellikte olmasını umuyorum.

Nazilerin insanlık dışı uygulamalarına, bu zulmü birebir yaşamış Primo Levi'nin anlatımıyla adeta yakından şahit oluyorsunuz. Kesinlikle tavsiye edeceğim tarihi bir belgesel.

Akıcı ve sıkılmadan okuyabileceğiniz güzel bir eser

İlk Nurdan Gürbilek'in Sessizin Paı adlı kitabından öğrendim. Çok etkileyici bir yazar. Cengiz Dağcı'nın hayatıyla benzer yönler var. Karşılıklı okuma yapılabilir

Primo Levi, keşke daha çok kitap yazsaydı. Bu bir şahaser. Yürek yakıcı gerçekler... mutlaka okuyun...

İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi toplama kamplarına gönderilen ve ancak Alman hükümetinin, yok edilmesi gereken tutukluların ortalama ömrünü uzatmaya karar vermesinden sonra hayatta kalabilmiş; ölümlerin, işkencenin, dibe vurmanın tanığı olmuş bir kimyagerin, yaşadıklarını yıllar sonra psikolojik çözümlemeler doğrultusunda anlattığı bir tanıklık öyküsü.

"Bizim için gençlerle konuşmak giderek güçleşiyor... Bizi dinlemeliler: Bireysel deneyimlerimizin ötesinde toplu olarak temel ve beklenmedik bir olayın tanığı olduk... bu olay her tür öngörüye karşı gerçekleşti, Avrupa'da gerçekleşti... Tüm bunlar oldu, dolayısıyla yeniden olabilir..." yeniden olmasını engelleyebilmek adına okunmalı.

savaş insanlığın gerçek utancı,bir daha yaşamak istenmeyeceği,
yıkımı aşikar olan hüzündür mısralarla savaşı okumak için sayfaların içinde kaybolabilirsiniz

Harika bir yahudi soykırımı romanı.. Bayıldım.. Hepinize öneririm

Kendi yaşamışlıklarının etkisiyle varoluşunu sorgulayan Primo Levi'nin hayatının bir bölümünü konu aldığı ve intiharına kadar etkisinden kurtulamadığı anıları

harika bir kitap. Yaşanılanları birinci ağızdan anlatıyor.

primo levinin toplama kampında başından geçenleri anlattıgı romanı

Auschwitz Kampını gördüm. O döneme ilişkin pek çok kitap okudum, filmini izledim. Ancak bu kitap gerçekten çok özel bir kitap. öncelikle yazarı bu kitabı yazdıktan kısa bir süre sonra intihar etmiş. kitabı okurken "Bir başkasının yerine yaşadığını düşündüğünden dolayı duyduğu pişmanlığın hatta utancın" onu nasıl intihara sürüklediğinin izlerini görmek mümkün. Kitabı okurken Kafka'nın sözlerini aklımdaydı: "Okuduğunuz kitap bir yumruk gibi bizi uyandırmıyorsa, ne işe yarar?"

Dönemi anlamak ve şartların insanı nasıl etkilediğini yaşayan bir insanın kaleminden okumak.Okumaya değer güzel bir kitap

Nazilerin vahşetini anlatırken SSCB'nin vahşetini de temize çekmemiş. Ama kitaba ilişkin asıl önemli olan toplama kamplarında bazı tutukluların diğer tutuklulara karşı zalimce davranışlarını anlatmasıdır. İlginç bir notu kitaptan aktaralım:
"Geri döndürülemez biçimde tükenmiş, bir deri bir kemik kalmış, bir süre sonra ölecek olan tutukluyu gösteren Muselmann(Müslüman) terimi bütün Lagerlerde ortaktı." Lager diye ifade edilen toplama kampıdır.

Üniversitede ödev olarak okumuştum. Bir Yahudi'nin Nazi Kamplarında yaşadıklarını anlatıyor. Psikolojik tahlilleri çok güçlü. Bir dönemi yaşayan birinin gözünden öğrenmek için güzel bir örnek. Bazı insani zaaflarımızı da görebiliyoruz.

Hitler ve Nazi İktidarı. Ölümler.
Daha doğrusu katliamlar.
Kaydı tutulamayacak kadar çok.
•
Primo Levi, boğulmayıp ‘kurtulanlardan’.
Yüzme bildiğinden değil. Öyle istemişti Naziler. Bir kimyagerdi. Uzatmak istediler ömrünü belki de.
•
1947’de #k:5178’ı yazıyor. Can Yayınları tekrar baskı yaparsa okuyacağız.

1961’de #k:5177’i yazıyor. Yine Can Yayınları tekrar baskı yapacak olursa okuyacağız.

Ve ‘intiharından’ kısa bir süre önce yayımladığı eseri elinizde.
•
Coleridge’nin,

“... ve korkunç hikayemi herkes duyana kadar / bu yürek kan ağlamaya devam ediyor.”

dizeleriyle başlıyor eser.
•
Nazi zulmüne dair ‘ilk ağızdan’ tanıklık bu yazılanlar. En etkili veya objektif olanı mıdır bilemiyorum; ama o döneme dair okunması gerekli eserlerden elbette.
•
Aşağılanma, utanç, şiddet, iletişimsizlik, entelektüeller ya da duyarsızlar. Bir bir değinecek. Buyurun.