Yaşar Bedri, ‘zamanın acıtarak’, ama gene de ‘bir ima’ gibi gelip geçtiği bi ‘zaman’da yazıyor şiirlerini, ‘Alıngan sözleri yaka cebinde’ taşıyor.
‘Güz alışkanlığı’ olan bir şair o;
-Melali’ kendine sonsuz yolculuk olarak yaşıyor.
Ve Mevlana ile başlayıp Yunus Emre ile bitiriyor kitabını.
Hiç biter mi? Şiir, o sonsuz yolculuk!
Şiirini hiç durmadan; ‘duyarlık’ tan ‘gelenek’ e, ‘söz’ den ‘lirizm’ e taşıyan bir-şiir yazgılısının kalbi daima uçurumlara, uçurum yolculuklarına açılır.
Yaşar Bedri, bu uçurumun Sysypos’udur.
Sözleri o başdöndürücü, sonu olmayan, dipsiz uçurumlarda açar.
Şiirleri hem yaralıdır hem yaralar.
Yaşar Bedri, Baudelaire gibi söylersem, ‘kardeşim, benzerim’ işte.
O;hem yaralı olanı, hem de yaralayıcı olan’ın şiirini yazıyor.
Bu şiirin sesi, elbette, ‘Âh? Olacaktır, -evet,sadece ‘Âh…!’
Aslında,hepimiz bir ‘âh!’olmak için var değil miyiz?
 HİLMİ YAVUZ