Panait Istrati fırtınalı bir yüzyılın tanığıydı. Hanedanlıkların sarsılıp dağıldığı, iktidarların altüst olduğu, savaşların, büyük ekonomik krizlerin kapıda beklediği bir çağda, savrulmuş,
acı çeken, dibe vurmuş insanların masalcı-sıydı. Onun öykülerinde hayat, en karanlık çukurda bile bir yandan tadına doyulmayacak bir
serüven, bir yandan da kalemlerin yazmakta
güçlük çektikleri bir trajedi olarak çıkar karşı-mıza. Bir dönem sosyalist hareket içinde yer
almış olan Istrati, politikanın “kurtarıcı” misyonundan kuşku duymuş, bu dünyayı ister Mı-sır güneşinin altında ister Romanya karlarının
donduruculuğunda olsun, bir tür “çilenin”, bireysel direnmenin sahnesi olarak sunmuştur.
Istrati’de savrulma ile arayış iç içe geçmiştir.
Bu arayışta Istanbul’un yanı sıra, o dönemde
Osmanlı topraklarında oldukları için kendi tarih ve kültürümüzden yansımalar taşıyan birçok Akdeniz kıyı kentinin ışıklı, sıcak kıyılarında dolaşmaların şiirini de buluyoruz.