Virgül'ün 113. sayısında İhsan Bilgin, geçtiğimiz ay içerisinde kaybettiğimiz Mübeccel Kıray için yazdı: "İnsanı kendisini kaptırarak dinlemeye mecbur kılan bir üslubu vardı. Can kulağıyla dinlemediğinizde orada bulunuşunuzun tümüyle anlamsız olacağını daha en baştan hissettirirdi. Tutkuya davet ederdi anlattıklarıyla. Otoriterliğin kıyısında duran tavizsizliği tutkuyla bütünleştiği için itici değil çekici olurdu."
Cemal Ener, metafor olarak yürümekten yola çıktığı yazısında Robert Walser'in ölümüyle sonuçlanan edebi yürüyüşünü inceledi.
M. Timuçin Binder ise genetik araştırmalar ışığında resmi Türk tarih tezinin dayanağı Oğuz göçünü irdeliyor: "Genler! Bu 'belgeleri' insanlar yazmıyor; insan etkisinden neredeyse tamamen bağımsızlar. Sanki bir tür kara kutudan bahsediyoruz: Bu sayede insanların son altmış veya hatta iki yüz bin yıldır izledikleri yollar saptanabiliyor."