Peş peşe hüzün, peş peşe saadet. Şimdi yüreğim kafesine sığamazken ben bir hayal zehirlenmesi içerisindeyim. Hayalimde ellerimiz birleşiyor. Evimizi alıp taşıyoruz daha sıcak bir semte.
Mesela Mudanya’ya. Deniz ve yosun kokuları içinde bakır gökyüzünün parlak güneşi dalgalarla, su zerreleriyle balıkçıların kayıklarında yansıyor. Güneş battığında her gece pak bir mehtap dört bir yanımızı gümüş bir gönül ferahlığına boğuyor. Gündüzleri tenha sokaklar ve haki dokulu zeytinlikler içinde insanlar günübirlik
yaşıyor. Çuvalla almıyoruz hiçbir şeyi; tane tane, adet adet mutluluk küplerimizi dolduruyoruz. Oh be, hayat ne güzel! Güneşin ve toprağın sıcak kucağındayız seninle. Dediğim gibi sevgilim, yüzüm buz tutan cama yapışırken ben bir hayal zehirlenmesi yaşıyorum.
Kalbimden, beynime ve bütün hücrelerime yayılan bir zehir beni mutlu olma ihtimalinin varlığına inandırmaya çalışıyor. Olmayan ihtimallerin gerçekliği buzlu cam gibi yanağımda ve ruhumda. Bu murdar karanlık yalan! Nurdan hayal kırıklıkları ayaklarıma batıyor. Hayat rampa yapıyor bize. Ah hayat! Kampanyası bozuk, cife hayat...