“Onun o deniz mavisi gözlerinin derinine inemezdiniz. Tıpkı denizin derinine inebilmek için iyi bir dalgıç olmanız gerektiği gibi onun da gözlerinden gönlüne açılan deryaya ulaşabilmek için mana eri olmanız gerekirdi. Ancak onun keskin bakışları karşısında kimse özünü gizleyebilme yetisine sahip değildi. Bir bakışıyla sizin niyetinizin halis olup olmadığını anlar, sizi ona göre değerlendirirdi…”
Aşkın Sırrı; Hak aşığı, Peygamber ve ehlibeyt sevdalısı, tevazu sahibi bir eren olan Şirin Sultan’ın aynalığında bize Aşk’ın hakikatini bir nebze olsun hissettirmek için kaleme alınan doludizgin anlatı...
Münevver, kerem sahibi, izzetli Hak yolcularının en ateşlilerinden olduğu gibi dünya sürgününü en güzel tamamlayanlardan olan Şirin Sultan, bakın kulağımıza ve gönlümüze nasıl fısıldıyor?
“Ey dervişler!
Karanlık taraflarınızdan uzaklaşın, aydınlık taraflarınıza geçin. Aydınlık taraflarınızı seçin. Cem olun. Zikrullah’ta birleşin. Âlemlerden âlemlere geçin. Seyreyleyin kâinatı. Seyirdeki sırrı bulun. Sizden size olsun. Aslınızı bulun. Tutun elinden ve Rabbe kavuşun. Savrulmayın en ufak rüzgârda. Sabit kalın ahdinize de, yolunuza da. Aldanmayın bu dünyaya, yanılmayın; gönlünüzü bir an dahi Hak’tan ayırmayın. Güvenin O’na ve sırtınızı yaslayın. Bu yol, şüphe yolu değildir. Şüphe duyan, yolcusu değildir yolun. Yolcu olmak teslimiyet gerektirir, yolun Hakk'a vardığına. Yolu da sev, yolculuğu da… Dilinde şikâyet olmasın ki yolun mübarek ola…
İşte, ‘sır’ bundadır.”