ÇOCUKLUK
Çocukluk…
Sevginin, masumiyetin, mutluluğun en gerçek hâlinin yaşandığı o dönem…
Bir avuç çekirdeğin, bir bardak kolayla buluştuğu, çocuk seslerinin kuş cıvıltılarına karıştığı, huzurun en güzel tanımı. Ara sıra olan dargınlığın beş dakika sürdüğü, içinde zerre gururun barınmadığı, kalplerin beş dakika sonunda sımsıcak buluşması…
Kapı önleri, el işi ören annelerin muhabbetiyle dolardı, parklar çocukların oyunlarıyla şenlenirdi. Her mahalle bir başka eğlence mekânıydı. Bir tarafta ip atlayanlar, bir tarafta top oynayanlar, bir tarafta bisiklet binenler…
Bir daha gelmeyeceğini bilir gibi yaşanırdı çocukluk, doyasıya ve kıymet bilircesine. Şimdi bakıyorum etrafıma, sokaklarda sessizlik kol geziyor. Eskiden akşama kadar sokakta oynayan çocuklarına, akşam olunca “Eve gir artık,” diye bağıran anneler, şimdi bilgisayar başındaki çocuklarına “Kalk da biraz dışarı çık,” diye yalvarıyor.
Eskiden acılar azdı, mutluluklar artardı.
Şimdi insanlar sessiz, sokaklar ıssız, oyuncaklar yalnız, oyunlar kimsesiz kaldı.