Bir kitabın nasıl geleceği belli olmaz, ama onlar koşullarımızın dökümü gibidir. Bayan Mira'yla Ufak Bir Gezinti'yi amcamla çıktığım yürüyüşlerde yapmış gibiyim ve onu bir kadına dönüştürüp dönüştürmediğimi çok düşündüm, belki de o bendim. Bazen her şey çok sonradan anlaşılabiliyor. Okuyucuya şunu söylemek isterim: Hiçbir şey gördüğün gibi değildir. Asla.
Bayan Mira'yla Ufak Bir Gezinti masada değil, amcamla çıktığım yürüyüşlerde şekillendi, nedense onun mütevazı olmasını istiyordum ve başka da hiçbir fikrim yoktu. Biz sadece deli gibi orda burda geziyorduk, ve ben kadın yeğen, bazen amcamın yeşil paltosunu giymek zorunda kalıyordum. Tuhaflık olsun diye değil, öyle gerekiyordu. Sonradan gördüm ki, kitapta bütün nesneler tutkuyla seyredilmişti ve dilin ayakları yerden kesikti. Okuyucuya şunu hatırlatmak isterim: düşünmek için açık hava bire birdir.
Dediğim gibi Bayan Mira'yla Ufak Bir Gezinti o yürüyüşlerin eseridir, eğer bir haritası varsa, bu paradokslarının içindedir. Okuyucuya şunu hatırlatmak isterim: kitaba başlamadan önce derin bir soluk alman gerekir, bileceğin gibi derin soluk besmeledir.