“Saat tam on iki olduğunda kalabalığın arasından seçtim seni. Oturduğum yerden kalkıp en yakın ağacın arkasından izlemeye başladım. Güneş tüm sıcaklığıyla içimi ısıtıyordu. Uzun zamandır kalbimin bu kadar hızlı attığını hatırlamıyordum. Ne kadar olmuştu seni kaybedeli? Birkaç ay. Ama şimdi oradaydın ve beni bekliyordun. Sarı saçlarını yine açık bırakmıştın. Mavi gözlerin, davetkâr bakışlarınla anlam kazanıyordu. Bahar renkleriyle bezenmiş en sevdiğim elbisen üstündeydi. Nedendir bilmem gülümsedin. Yanağında beliren gamzeni öpmek istedim yeniden, seni kollarımın arasına almak, kokunu yeniden içime çekmek. Ölüm hiç kimseye bu kadar yakışamazdı.”