Felsefesinin özünü ve mihenk taşını sevgi oluşturur. Aklın bilgeliği yerine, ondan çok daha öte ve derin olan kalbin bilgeliğinden bahseder. Sonsuz varoluşu, sonsuz yaşamı anlamaya ve kavramaya aklın sınırlı idraki ve sınırlı bilgisi yetersiz kalır. Bu yüzdendir ki, aydınlanma anlamına gelen mutluluk ülkesine ulaşabilmek için akıl kalbe uymak zorundadır. Ucu bucağı olmayan bu sonsuz âlem, tüm kâinat, inanması zor olsa da tek bir varlıktan oluşmaktadır ve o varlık sevgidir. Tüm formlar, tüm varoluş onun yansımasından ibarettir. Panteist (tümtanrıcılık) olarak geçen bu görüş, kadim kızılderili kültüründeki şaman bilgeliğinin, sufizmin ve tasavvufun da özünü oluşturur. Hakkın varlık deryası olarak insana / bize düşen, aşkla çarpan masum ve temiz bir kalple ona ayna olmak, hakkaniyetle ve vicdanla gönül kıblesinden şaşmayarak ona layık olmak ve yeryüzünde onu temsil etme lütfuna erişebilmektir. Buna inanır bunu söyler bunu yaşar.