Genel anlamda ilim adamları ile tasavvufî önderler; siyasî, sosyal ve kültürel çeşitli rolleri oynayan, çoğunluğu erkeklerden oluşan toplumun en hayatî unsurlarıydı. Onlar, son derece saygın ve etkin bir konumda; kimi zaman köy imamları ve bilgili kadılar, kitleleri harekete geçiren aktörler, sultânların özel danışmanları, manevî rehberler ve kinik politikacılardır. Onlar, halkın içinde ticaretle ilgilenmekte, câmiî, okul, hastane ve hayır kurumlarını yönetmekte ve bulundukları şehrin ya da mahallenin halkına liderlik yapmaktaydı. Memlüklü ilim adamları; bir taraftan devletin alî menfaatlerinin savunucusu, diğer taraftan halkın inanç ve değerlerinin, hak ve hukukunun savunucusu olmak gibi bir vazife idraki içinde olmaları gerekmekteydi. İbn Kesîr ve onun gibi düşünenlerin, toplumsal ve siyasî rollerini memlûk aristokratları ile dengeli ve seviyeli bir ilişki kurarak icra ettikleri anlaşılmaktadır. İlim adamlarının iktidara olan saygısının, temel anlamda bir sadakât olmadığı, aksine belli ölçüde hukuku, güvenliği ve asayişi sağlayarak İslâm kurallarına göre yaşam tarzını tesis etmek amacına yönelik yapılmış bir işbirliği olduğu belirtilmelidir.
Bir Memlüklü ilim adamı olarak İbn Kesîr, eğitimci kimliği yanında bürokrat; halk, siyasetçi ve ilim adamları ile münasebetlerinde arabulucu, hukukçu ve uzlaştırıcı kişilik özellikleriyle Memlük coğrafyasının yetiştirdiği ender simalardan sadece biridir.