SANDIK
07.05.2009
Tavşanlı
Evimizin başköşesinde durur annemin sandığı.
Evliliklerinin 2. yılında getirtmiş babam, annemin yadigârı diye.
Evde olan biten bütün olaylardan haberi var sandığımızın. Kim bilir dili olsa, konuşsa neler anlatacak bize. Belki sitem edecek bu kadar şişirdiğimiz için kafasını, ne de olsa kahrımızı az çekmedi.
Babaannem ne kadar severmiş bizim sandığı, kimseye dokundurtmazmış. Üstüne türlü türlü işlemeler örtermiş. Biricik aşkı dedemden hatıraymış ona bu sandık.
Bana o sandık büyülü gibi gelirdi. Sürekli oynardım küçük çengeliyle. Sanki onu açınca dünyalar benim olacaktı, öyle hissederdim. Ne zaman annemi kızdırsam koşar onun arkasına saklanırdım. Annem bulamazdı hiç beni. Belki bulurdu da sandıktan ayırmaya kıyamazdı bütün saf duygularıyla ona sığınmış olan yavrusunu.
Biraz büyüyünce annem sandığı açmanın zamanının geldiğini söyledi. Bir gün açtık sandığı. İçinde anneme babaannemden kalan şalvarlar, pijamalar ve daha birçok şey vardı. Şimdi milyarlar versen de bulamayacağın o kıymetli şeylere annemle bakar bakar hasret gideririz.
Daha yaşayacak o sandık biliyorum. Benim evimin de başköşesine oturacak yadigârımız…