Hızla dışarıya attılar kendilerini, cehennemden bir kesit geçiyordu gözlerinin önünden; yanmaktan küle dönmüş evler, toprağı sulayan insan kanları, burunlarına keskin gelen cesetlerin kokusu, çığlık atarak saklanmaya çalışan kadın, çocuklar, arada bir burunların dibinden hızla geçen oklar, birbirlerine tutarsızca saldıran insanlar... Connor birkaç saniye bu görüntüyü izlediğinde herkesin ortasına geçip, “Durun!” diye bağırmak istedi fakat bu onları durdurmak yerine perçinleyebilirdi. Bu birkaç saniyeyi beyni kayda almıştı, hayatı boyunca da asla unutmayacaktı; belki rüyalarında belki sarhoş olduğunda belki gözlerini her kapattığında bu vahşeti hatırlayacaktı. Çocukken bazı şeylere katlanmak gerçekten kolaydı ama yetişkin olduğunda bu olay tam tersine dönüyordu. Yaşlanana kadar yaşadığın hiçbir şeyi unutmuyor, yaşlanınca da ölümü beklerken pişmanlıkların için sızlanıp, dövünüyordun. “Tabii yaşlanabilirsem,” diye düşündü Connor.
Mistik Orta Çağ'da nefes kesici ve bir o kadar da kanlı bir mücadele... Ve işte, Serkan Soyluer'in kaleminden okuru sarsacak güçte bir roman: Buz - Safkan!