[Osmanlı Felsefe Çalışmaları dizisindeki tüm yayınlar çevriyazı ve sadeleştirme kalıbında hazırlanmıştır.]
“ ‘Evrenin düşüncesi benim neme lazım?’ diyebilir miyiz? Duyumlarımız hakkında bir fikir ortaya koymadıkça ruhumuz tatmin olamaz. Özellikle de kendi başlangıcımız ve sonumuz hakkında, ki bu başlangıç ve son evrenin de başlangıcı ve sonudur. Halbuki biz önde gelen düşünürlerin düşüncelerinin sonuçlarına şu ortalama hayatımızda da muhtacız. Biz gelecekte yaşayacağız. Geçmiş yaşanmış, geçip gitmiş bir zamandır. Şimdi ise, hızla yok olmaktadır. Gelecekteki yaşamımız için geçmişin tecrübelerine muhtacız. Aksi halde “tarih” gibi geniş bir bilime ihtiyaç kalır mıydı? Her biri yine tarihin birer türü demek olan ayrı ayrı bilimlere ihtiyacımız kalır mıydı? Öğrenmeden maksat düşünceye meydan açmaktır. Eğer insanoğlu bilgiye ihtiyacı inkâr edebilirse, felsefeye de ihtiyacı onunla beraber inkâr edebilir. Her inkılâp, her tekâmül bir gaye nedendir ki, fail nedeni insanlığın genel fikirleridir. Her zaman, her yerde medeni inkılâpları ve tekâmülleri mevcut genel fikirler hazırlar. Daima daha iyiye özlem duyan insan geleceğinin geçmişten üstün olması özlemiyle genel fikirlerini şekillendirerek bir gelecek daha iyiye ulaşmak için, bir tekâmül için o inkılâbı vücuda getirir. Halbuki mevcut genel fikirleri geçmişin tecrübeleri teşkil eder. Geçmiş çağların felsefesini bilmeyen insan gelecek için bir sağlam fikir, bir felsefe nasıl hazırlayabilir? Felsefe tarihi ise işte fikirler tarihidir, fikrî tekâmüller tarihidir. ”
Ahmet Midhat