Bizlere ata yadigârı olarak kalan Dede Korkut Hikâyeleri; destandan halk hikâyesine geçiş dönemi eseri olması ve İslâmî dönemin ilk ürünlerinden sayılması yönüyle önem taşımaktadır. İçinde birçok din ve tasavvuf unsurları barındıran bu hikâyeler, ahlâkî bir Türk portresini bizlere sunduğu gibi; aynı zamanda saf, doğal ve samimi Türk boylarının olaylar karşısındaki tutumlarını da aksettirmesi bakımından önem arz eder. Tarihî sahnede birçok esere kaynak olmasının yanında bu hikâyelerin, yüzyıllar sonra bile, günümüz Türk insanının duygu ve düşünce iklimine hitap etmesi tesadüf değildir. Aradan geçen yüzyılların bazı şeyleri değiştirmediğini, insanlarımızın kimi alışkanlıklarını – birtakım yozlaşmalar olmasına karşın- hâlen bünyesinde taşıdığını büyük bir gururla okuyoruz.