Osmanlı Medeniyeti ömrünü bir Tarım İmparatorluğu olarak tamamlamıştır. Bir başka şekilde ifade edecek olursak en ihtişamlı yüzyıllarından ömrünün son yıllarına kadar oldukça büyük bir dünya coğrafyasına sahip olmasına, bu coğrafyada büyük hacimlerde ve yaygınlıkta bir ticarî faaliyete sahne olmasına rağmen Osmanlı Medeniyeti ne Merkantilizm’e ne de onun çocuğu olan Ticarî Kapitalizm aşamasına geçememiş; aynı şekilde “nesnel/olgusal/ampirik” bilgi üretimini başaramadığı için bu günkü yaşama biçimimizi belirleyen Endüstri Devrimi’ni de kaçırmıştır.
Buna karşılık hasmı ve kapı komşusu olan Avrupa, Tarım Medeniyeti aşamasından, önce Merkantilizm’e, ardından “Ticarî Kapitalizm”e, onun ardından da “nesnel/olgusal/ampirik” bilgi üretiminin sonucu olan “Bilim Devrimi”ni gerçekleştirerek “Endüstriyel Kapitalizm”e intikal etmiştir. Avrupa’nın bu ilerleme sürecine çok geçmeden -aslında neredeyse eş zamanlı olarak- Kuzey Amerika da (ABD) iştirak etmiş; bu iki dünya el’an içinde yaşamakta olduğumuz Modern Uygarlığı yaratmışlardır.
“Batılı İnsan”la “Osmanlı İnsanı” arasındaki bilgi edinme yöntemi ve bunun sonuçları, iki farklı dünya, iki farklı hikâye yaratmıştır. Bu hikâyenin Osmanlı’ya ait olanı tarihsel olarak sahneden çekilmiş, buna mukabil Batı’ya ait olanı bugün bir başka evreye (Dijital Uygarlık) geçmiş olarak insanoğlunu bilinmez ve belki de tehlikelerle dolu bir geleceğe götürmektedir. Bu Kitap’ta bu iki farklı dünya, bu iki farklı hikâye anlaşılmaya ve anlatılmaya çalışılmıştır.