Sıradan bir pazarlamacı olan Gregor Samsa, bir sabah sıkıntılı rüyalardan uyandığında kendini tuhaf, devasa bir böcek olarak bulur. İnce titrek bacakları, çirkin, boğum
boğum karnının iki yanında, denetimden
çıkmış gibi sağa sola sallanmaktadır. Batı
edebiyatının ve modernizmin kilometre taş-larından biri olan Dönüşüm, asıl şimdi, yirmi birinci yüzyılın başında, modern insanın derinden yaşadığı “yabancılaşma”dan kaçmanın imkânsızlığını, yaklaşık doksan yıl önce
haber vermiş gibidir. Koruyucu bir böcek
kabuğunun içine sığınmak, kendini her türlü iletişime, “saçma” olanın bu ete kemiğe bürünmüş biçimi karşısında bile hâlâ rutin hayatı, görevleri hatırlatan “dış” seslere kapamak, kısacası “oyundan çıkmak”, bir kurtuluş olduğu kadar, hayatın anlamına uzak düşmenin cezasıdır da.