Geceyle gündüzün tam ortasında.. Karanlıkla aydınlığın arasında.. Küçük yatağında bir çocuk göz kapaklarını araladı.. Önce şaşkın gözleri etrafı taradı bir an mutlu bir an öfkeli ve hepsinden öte mü’min gözleri.. Giydiği düş gömleğinin içinden sıyırmaya çalıştı bedenini.. Ama hala kulaklarında o tırmalayan sesi Azâzil’in: Dağılın iş başına!
Kalktı.. Perdeyi araladı.. Düşlerinin düğmelerinden hayatı araladı.. Ayın ışığı karda.. Karın beyazı ayda.. Yüzünden bir parça rüzgar geçti; öfkeli.. Bir büyük dalga geçti; alaylı..
Yeniden ilikledi düş gömleğinin düğmelerini.. Çıplak ayaklarıyla dolabına yol buldu.. Kutusunu aldı eline.. Taş dolu cam kutuyu.. Taşlar; Ebabil’in taşları.. Kudüs çocuklarının ellerinin ayasına kaderleri çizilmiş..
İbrahim.. Ta sınırların ötesinde küçük elleri taş toplayan çocuk.. Kardeşlerine umut ve yardım cellatlarına ise kin ve nefret biriktiren çocuk.. İki kaşının arasına Hz. İbrahim’in öfke mührü vurulmuş.. Şeytanı gördüğü anda iliklerine işleyen o öfke.. Gözleri mü’min gözleri.. Gözleri Kudüs yüreği..
İbrahim’in küçük elleri taşlı elleri Ebabil elleri..
Önünde daha el değmemiş mahrem bir kar hikayesi..
Bir taş.. Bir delik..
Bir taş daha.. Bir gedik..
Her taş bir baş.. Şeytanların başları..
Şimdi yüzünde ay ışığı.. Kar parıltısı..
İki kaşının arasında serinleyen öfke.. “Sen kim oluyorsun? Her bir evladını toplasan kaç edersin? O mundar ellerin kalplerimize değecek kadar güçlü mü?”
Yüzünde Azâzil’in bütün oturumlarıyla alay eden bir gülüş.. Dudaklarında Kudüs güneşi.. Gözleri Kudüs güzeli.
………………….
Ne çok şey demektir bir gece… Hayatı zindan eden geceler… Hayalleri umman eden geceler… Ancak bu gece; ne yaşadıklarınıza benzer nede yaşayacaklarınıza… Karanlık gecelerden aydınlık sabaha ulaşmak üzere sizleri “Şeytanın Bir Gecesine” davet ediyoruz… Sadece bir gece… Ama ne gece!..