“Kendi kendisini kuran bir beden, kimi zaman bir yay gibi gerilen kıvrak bir devingenlik, sessizliğin içinden süzülen fırça izleri, düşüncenin tek bir imgeye kendisini adaması... Fatma Tülin, atölyeyi bir mabet olarak gören ve kullanan, bedensel enerjisini bir kapanma sürecinin tüm gerilimine adayan, resim yüzeyini sonsuz bir tecrübe alanı olarak işgal eden bir sanatçı. Tüm bu özellikleriyle ondan önce gelen ve muhtemelen ne olursa olsun sonrasında da olacak olan büyük bir ailenin üyesi... Düşüncenin forma dönüşmesi için taşıyabildiği gücü son noktasına kadar götüren bir dirence sahip, şimdiki zamanın ezici gerçekliği karşısında kendi sözünü söyleyerek mesut olabilen az sayıdaki bireyden biri... Resmin karşıt, kendine özgü dilinin içinde çoğalmaya çalışan ve etki kaynaklarını sağaltarak bu özel uzamın içerisine akıtan bir sanatçı Fatma Tülin. ... Her zaman için tekil olana odaklanmayı, tekilin içindeki çoğulluğu, farklı bakış hatları ile tek bir ana imgeyi incelemeyi 1970’lerdeki ilk üretimlerinde kendine ait bir özellik olarak uygulamaya başlamıştı. Kuşağında ona bir ayrıcalık kazandıran bu özelliğini 1980’lerde boyadığı gövdeler üzerinden sağlamlaştırdı ve iyiden iyiye kendisine mâl etti Fatma Tülin. ... Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: İmge olmak için çırpınan her şey onun ilgi alanına girebilir yeter ki düşüncesini çoğaltsın, yeter ki form ve öz olarak çoğul olanın içindeki tekilliği temsil edebilsin...”
Levent Çalıkoğlu
Ressam Fatma Tülin’in çalışmalarını içeren 394 sayfalık bu eser 24 cm. cm x 28 cm. cm ebadında, kuşe kağıda basılmış, bez kaplamalı ve şömizli cilt içinde sanatseverlere sunulmuş.