Bertolt Brecht ile dayanıştık.
Ahmed Arif’in hasretinden prangalarını eskittik.
Bülent Ecevit’in allı yeşilli takalarına bindik.
Can Yücel’le kafaları çektik.
Kalktı göç eyledi Dadaloğlu, Aşık Veysel’in uzun ince yollarına düştü.
Demokrasi’yi Enver Gökçe gibi istedik.
Akşam ninnisini García Lorca’dan dinledik.
“Eğer”le bir şeyler öğretti filozof Rudyard Kipling.
Metin Altıok’la yakıldık, Neyzen Tevfik’le küfrettik.
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm diye kükrerken Karacaoğlan,
Nâzım Hikmet’le öz yurdumuzdan atıldık.
Uğur Mumcu’yla üç kuruşa satıldık.
Nevzat Çelik’le sehpalarda şafak türküsü söyledik, Kemal Burkay’la gülümsedik.
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm dedi Ataol Behramoğlu.
İstanbul’u dinleyen Orhan Veli, Aşiyan’da gömülü.
Ömer Hayyam Rubaileri okudu, dünyaya aşkı öğretti Şilili Pablo Neruda.
Şaşkın Pir Sultan gafil gezdi, başımızı öne eğdirmedi Sabahattin Ali.
Tevfik Fikret’le geçmişimize tutunduk, Yusuf Hayaloğlu’yla başkaldırdık.
Hasan Hüseyin’le acıyı bal eğledik, son sözümüzü böyle söyledik.
Dert açmışsın usta,
Dert açmayanın şiiri de okunmaz ya...
Nazmi Hasdemir