Bozkırın ortasında salına salına giden kara tren gibiydi ömrüm. Bir bilinmeze doğru gidiyordum. Gittiğim yerlere kara dumanlar savuruyor, kimine kavuşmayı kimine de ayrılığı muştuluyordum. İncecik rayların üzerinde ilerliyor, hayata sanki pamuk ipliğiyle tutunuyordum. Dışarıdan bakanlar heybetime, çıkarttığım gürültüye, hiç durmadan ilerleyişime aldanıyorlardı da bense içten içe üşüyordum. Katar katar hatıra ve pişmanlık taşıyordum vagonlarımda, nereye gitsem oraya götürdüğüm keşkelerim vardı mesela…