“Hadis Usûlü” denince birçok kesimde hemen ilk akla gelen ehlu’l-hadis’in, özellikle de Şâfiî mezhebine mensup hadisçilerin yazdıkları eserler akla gelmektedir. Oysa hadis usûlü sahasına fıkıh usûlcülerinin yaptığı katkı, hadisçilerin yaptığı katkıdan hiç de geri değildir. Hatta fıkıh usûlcülerinin eserlerinde, hadislerin anlaşılması ve yorumlanması meselesine yaptıkları katkıların, hadisçilerin katkılarından çok daha fonksiyonel olduğunu söylemek bile mümkün gözükmektedir. Örneğin hadis usûlcüleri eserlerine sistematik bir haber teorisi ile giriş yapmazken, fıkıh usûlcüleri özellikle haberlerin epistemolojik değerine eserlerinde geniş yer verip meseleyi bütün yönleri ile ele almaktadırlar. Ancak ne yazık ki, fıkıh usûlcülerinin hadis usûlü sahasına sundukları bu son derece önemli katkılardan günümüze kadar yeterince ve belki de hiç yararlanılmamış, bu sahada hadis usûlcülerinin ortaya koyduğu bakış açısıyla yetinilmiştir. Bu bakış açısının günümüzde hâlâ egemen olduğunun en bâriz kanıtı ise, günümüzde yazılan hadis usûlü eserlerinin hemen hepsinde, büyük oranda klasik hadis usulü eserlerindeki bilgilerin tercümesiyle yetinilmesidir. Ancak kanâatimiz odur ki, günümüzde yazılacak olan yeni bir hadis usûlü eserinde mutlaka haber teorisine yer verilmeli ve bu bağlamda haberlerin epistemolojik değeri ayrıntılı olarak ele alınmalıdır. Bu yapılırken, fıkıh usûlcülerinin zengin birikimlerinin yazara sunduğu geniş perspektif açıkça görülecektir. Ehlu’l-eser geleneğine mensup Hanbelî usûlcüler de eserlerinde hadis usûlü sahasına çok değerli katkılar sunmuşlardır.