Saçı sakalı kısmen ağarmış olmanın yanı sıra, kırk yaşın başkaca etkilerini de üzerinde hakkıyla taşıyan adam çalışma odasında, klavyenin başındaydı. Ara sıra koltuğuna yaslanıp gözlerini kısarak kafasını yukarı kaldırıyor, biraz bekledikten sonra tekrar eğilip yazmaya devam ediyordu. Başlarda bu şekilde eğile doğrula yazmakta zorlansa da bir müddet sonra klavyenin hipnotik tıkırtılarının etkisine kapıldı. Hayalindeki renk ve ışık cümbüşünün, önce kelama sonra kaleme oradan da okuyucusunun hayal dünyasına doğru sancılı başlayıp haz ile
biten yolculuğuna hükmetmenin coşkunluğu ile akış hızlandı.
…
Her darbe, içimdeki karanlık şatoların taş duvarlarında mukaddes gedikler açıyor, o gediklerden yansıyan ışıklar hayal perdemde renklere, desenlere, biçimlere dönüşüyordu. Sağlam kurguları olan usta bir senarist havasındaydım. Başrolü de kapmıştım. Hatta tüm rolleri ben oynuyordum.
Yönetmen de bendim.