O yıllarda İstanbul’daki evlerin her köşesinde bir misafir yatıyordu. Ben, babam, amcam, Ömer amca bir odada yatıyorduk. Salonda ise köyden komşumuz Nihat ağabey yatıyordu. Adam sabah kalkmış işe gidecek. Kapıda askerler karşısına çıktı:
“Nereye hemşehrim?” dedi askerler.
Nihat ağabey de:
“İşe gidiyorum.” dedi.
Asker:
“Gir içeri ulan, işe gidiyormuş!” diye bağırıp dipçik gösterince, Nihat ağabey babama:
“Mehmet ağabey, biz uyurken darbe mi oldu memlekette?” diye sordu.
Babam hemen radyoyu açtı. O kalın sesli adam, Hasan Mutlucan, “Yine de şahlanıyor” diye hoyrat kahramanlık türküleri okuyordu. Babam salondakilere:
“İnkılap oldu uşaklar!” dedi.
Babamın “inkılap!” dediği devrim falan değildi, resmen askeri darbe idi.