Türk Edebiyatının en önemli yerli kalemlerinden biri olan Süleyman Nazif'in belki de en ayırt edici vasfı kalemini zulme, haksızlığa ve özellikle emperyalizme karşı bir kalkan gibi kullanmasıdır. Hz. İsa'ya Açık Mektup ve Kâfir Hakikat da onun bu özelliğini en iyi gösteren metinlerinden biridir. Bir peygambere mektup yazıp, yaptığı zulümlerden dolayı ümmetini ona şikayet etmek, akabinde de Hz. İsa'nın ağzından mektup kaleme almak ancak onun zekasının bir buluşu, hislerini ifade ediş biçimi olabilirdi. Hz. İsa'ya Açık Mektup ile Kâfir Hakikat'in kaleme alınış sebeplerinden biri, Kuzey Afrika'da emperyalizme karşı verilen bağımsızlık mücadelesini sekteye uğratmaya çalışan Avrupa'nın sömürgeci ruhuna karşı bir isyan olmasıdır. Ona 1924 yılında Hz. İsa'ya Açık Mektup'u, 1926'da da Kâfir Hakikat'i yazdıran sebepler bugün de vaki. Biz 1924'deki bu çığlığı ve feryadı bir kez daha işittirmek istedik. İstedik ki, okurlarımızı en azından Süleyman Nazif döneminden başlayarak gelinen süreç hakkında düşünmeye sevk edelim. O'nun feryadının hâlâ güncelliğini koruduğunu bir de onun sözleriyle duyuralım istedik.
Kısa denilebilecek ömrü hayatında "kafasındaki ve gönlündeki hakikate iman eden" bundan asla taviz vermeyen, çöken bir imparatorluğun bütün haleti ruhiyesini içselleştirmiş olan bu cevval ve esprili zeka, kendisinden geriye dingin metinler ve o metinlere nüfuz etmiş "rüzgârlı bir ruh" bıraktı.