Modern dönemle birlikte, sosyal bilimlerdeki belirsizlik ve kargaşa ortamı, İslâm dünyasını da etkisi altına almıştır. Bu durum, temel alanlarda başta metodoloji olmak üzere pek çok temel paradigmada çalışmalar yapılmasına sebep olmuştur. Bu çalışmalar, Müslümanların dünyevî ve uhrevî hareket noktalarını belirleyen Kur’an ve Sünnet ilimleriyle başlamış, ardından bu kaynaklara nispeten daha savunmasız duran tarihsel bilgiler üzerinden devam ettirilmiştir. Gelinen noktada tarihin “İslâmî”veya daha genel bir ifadeyle dînî olup olmamasından çok, seküler bir tarih anlayışına evirilmiştir. Tarih, mutlak anlamda çevresinde olup bitenlere kayıtsız değildir. Bu anlamda tarihi yazanların da kayıtsız olması beklenemez. İslâm dünyası pek çok tarihçiye ev sahipliği yapmış ve sonucunda uçsuz bucaksız tarihi malzeme günümüze kadar intikal etmiştir. Bu malzemelerin pek çoğu meydana geldiği günden beri araştırılmakta ve incelenmektedir. Fakat İbnü’l-Esîr’in tarihçilik yönünün ihmal edildiğini gördük. Bu ihmalin bir şekilde giderilmesi için denizde damla misali böyle bir çalışma yapmaya karar verdik. Bu anlamda tarih yazımı üzerinde çalışmalar yapan bir şahsiyet olan İbnü’l-Esîr’in usul veya usullerini ortaya koymaya çalıştık. Böylelikle geçmişten günümüze yapılmış tarih yazıcılığı inceleme çalışmalarında nâçizâne katkıda bulunmak istedik.
Bu çalışmada İbnü’l-Esîr’in hayatından başlayıp, vefatına kadar olan yaşam serüvenini işledikten sonra tarihsel metodolojisini ve tarih felsefesi hakkında tespitlerde bulunmaya çalışarak tamamlamış olduk.