Dickens, bu eserle Fransız Devrimi’nden
yaklaşık yetmiş beş yıl sonra, daha önce bir
kez denediği “tarihsel romana” dönüş yapar.
İngiltere adasının karşısındaki Fransa’da,
19. yüzyılın hemen öncesinde cehennem
bir süreliğine yeryüzünde kurulmuş gibidir.
Dickens’a göre devrimi Fransa’ya davet
edenler, özellikle imtiyazlarını bencilce de-ğerlendiren, üretimden kopuk, suça batmış, insafsız, asalak Fransız aristokratlarıdır. Tarihe ve devrime bu bakışıyla, İngiltere’deki aristokratların ve muhafazakâr sınıfların
büyük tepkisini çeken Dickens, romanın sadece eylemsel çatısını değil, mekânsal da-ğılımını da zıtlıklar üzerine kuruyor. Ancak roman, iki şehrin hikâyesini, Londra ve Paris’i canlı bir organizma olarak anlatmak ve
Devrim’in büyük simalarını sunmak yerine
aristokrasiden, orta sınıflardan ve halktan
temsili tipleri bir aşk öyküsü ekseninde topluyor.
KİTABIN ADI: İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ