Hâkimiyet veya bir başka deyişle egemenlik meselesi çağlar boyu tartışıla gelmiştir. Egemenlik kimin veya kimlerindir? Egemen, nasıl bir egemenlik anlayışı uygulayacaktır, egemenliğinin ve meşruluğunun kaynağı ne olmalıdır. Egemen kime hesap verecektir vb. bütün bunlar dünün olduğu gibi bugünün de tartışmalı meseleleridir.
Şüphesiz İslam öncesinde Arapların da bir egemenlik anlayışları mevcuttu. İlk Devirde İslam Düşüncesi teşekkül ederken, Kur'an o topluma indiğinde onların hayat tarzlarının pek çok vechesini yeniden şekillendirmeye çalışmıştır. Şüphesiz egemenlik konusunda da Kur'an'ın insanlardan bazı istekleri olmuştur. İlk devirde İslam toplumu tarafından Hz. Peygamber'in ve onun haleflerinin rehberliğinde Kur'an'ın bu konudaki beklentileri, içinde bulundukları şartlar çerçevesinde uygulanmaya çalışılmıştır. Üçüncü halife Hz.Osman zamanında patlak veren bir iç isyanın akabinde hilafet Hz.Ali'ye geçmiş, çeşitli olaylar sebebiyle gelişen Sıffin savaşı, Tahkim hadisesi esnasında farklı hakimiyet anlayışları ortaya çıkmıştır. Bu devirde, Hz.Peygamberin ve Kur'an'ın hakimiyet anlayışını Hz. Peygambere bir halef olma gayretiyle temsil eden Hz.Ali'nin egemenlik anlayışı. İslam öncesi gelenekleri kısmen temsil eden Muaviye'nin anlayışı ve daha çok bedevilerden müteşekkil Haricilerin egemenlik anlayışları olmak üzere üç farklı hakimiyet anlayışı belirmektedir.