Ortalığı kaplayan duman yığınının içinden insan çığlıkları, at kişnemeleri ve ejder tıslamaları göğe yükseliyordu. Herkes önüne çıkanı devirmenin, canını kurtarmanın ve bir diğer canı çekip almanın derdine düşmüştü. Bu hengâme arasında bir kişi sadece gülüyor, ölümsüz olduğu inancıyla özel avlar arıyordu.
Zaten onun bulunduğu bölgeye yaklaşan askerler neye uğradıklarını şaşırarak geri savruluyor, hedef değiştiriyorlardı. O ise bundan zevk alarak, insanların can verişlerini keyifle izleyerek geziniyordu.
Bu savaşın bu meydanda, hem de çok uzun sürmeden sonlanacağından emindi. Büyük bir meydan muharebesinin şanlı lideri olarak anılacağı günün yaklaştığını hissederek karşıda dizilmiş düşman askerlerini izledi.
Uejrah ordusunun ok yağmurundan sıyrıldığını gören Kral Balduhar, “İşte geldiler!” diyerek atını şahlandırdı.
“Özgürlüğümüzü, varlığımızı, canımızı almak için geldiler...”